Bundan bir sene önce, 1 Nisan gecesi geniş bant internet kullanımında yeni bir dönem aralandı ve 4.5G teknolojisinin ülkemiz macerası başlamış oldu. Dünya ölçeğinde 3G'ye geç adım atan Türkiye'de, 4,5G olarak ifade ettiğimiz LTE-A altyapısı ise nispeten daha rekabetçi bir dönemde hayat bulurken, ortalama hızlar seviyesinde ise LTE sunabilen ülkeler arasında yabana atılmayacak bir yer edinmeyi başardı. Her şey güllük gülistanlık değil tabi ki, gönül istiyor ki daha yüksek hızları ve daha yüksek kota miktarlarını da görelim, Güney Kore ve Tayvan gibi ülkeleri yakalayabilelim.
4.5G'nin birinci yılı şerefine Turkcell tarafındna yayınlanan istatistiklerde ülkemizin mobil geniş bant durumunu masaya yatıran önemli veriler olduğunu gördüm. Hazır elimize böyle bir kaynak gelmişken, bu yazıyla birlikte mevcut tabloyu değerlendirelim istedim. Ülkemizin geneli hakkında nokta atışı projeksiyon yapmak mümkün olmasa da, genel fikir edinmek anlamında sayısal verilerin yardımcı olacağını düşünüyorum.
Yerli Baz İstasyonu ve Hazırlıklar
İletişim her ülke için stratejik öneme sahip ve bu konuda özellikle ulusal güvenlik hassasiyetiyle yerli teknolojiler giderek daha fazla önem arz ediyor. Ülkemizde devlet projesi olarak hayata geçen ULAK ile yerli baz istasyonlarının kullanımı ve yaygınlaştırılması hedefleniyor. Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın sahipliğinde ve ASELSAN'ın liderliğinde özel sektör katılımıyla geliştirilen yerli baz isyasyonları, operatörler tarafından laboratuvar ortamında test ediliyor. Bu konuda 1200 saatlik test yapan Turkcell, Küçükyalı'daki genel merkeziyle Erzincan şehir merkezindeki iki yerli baz istasyonunu kendi şebekesi üzerinden birbirine bağlanarak Bip uygulamasıyla görüntülü görüşme gerçekleştirmeyi başardı. Şu an, Şile-Ağva yolunda üç yerli baz istasyonunun saha testleri de sürüyor. Bunlar önemli adımlar çünkü yerli baz istasyonları, ülke genelindeki iletişim ağımızın merkezinde olacak ve şebekesi en yoğun operatör olarak Turkcell'in saha testlerine başlamış olması da, projenin gidişatı açısından da çalışmaların sağlıklı ilerlediğini gösteriyor. Kısacası önce 4.5G, sonrasında ise 5G için baz istasyonları ülkemiz mühendislerinin elinden çıkmış olacak.
4.5G'nin dünya ölçeğindeki yeri
Bağlantılı dünyada internet hızları büyük önem arz ediyor. Servis sağlayıcıların ve şirketlerin açıkladığı farklı veriler olmakla birlikte gerek ülkelerin resmini çizmek, gerekse de profesyonel hizmetleri analiz etmek için gerekli bağımsız iş zekası, üçüncü parti firmaları ve raporlarını daha önemli kılıyor. Bu konuda farklı kurulum ve kuruluşların değerlerini konuşabiliriz, örneğin Speedtest ve Akamai gibi. Her iki kanadın da referans noktası farklı, ancak Speedtest doğrudan kullanıcıların yaptığı test verileri üzerinden analiz gerçekleştirdiği için, bu yazıda oradaki sonuçlar üzerinden gideceğiz.
Speedtest'in geliştiricisi Ookla'nın, veritabanındaki sonuçlarla oluşturduğu rapora göre hem ortalama upload hem de ortalama download hızlarında Türkiye'nin pozisyonu hiç fena değil. Speedtest Şubat 2017 verilerine göre Türkiye 'de 4.5G için ortalama indirme hızı 53.4Mbps, ortalama yükleme hızı ise 18.6Mbps olmuş. Unutmayalım ki bunlar ortalama değerler, yani en yüksek ve en düşük sonuçların aynı potada eritilmesiyle ortaya çıkan değerler. Zaman zaman çok daha düşük hızları gördüğümüz de olabiliyor, bulunduğumuz konum ve bağlı olduğumuz istasyonun yoğunluk seviyesine bağlı olarak. Aynı rapordan yola çıkarak Almanya, Fransa, İngiltere ve Amerika gibi ülkelere kıyasla daha hızlı mobil bağlantıya sahip olduğumuz operatörler tarafından sık sık dile getiriliyor ki ülkemizi, G20 sıralamasında kalkınmışlığı bizden daha yüksek kimi ülkelerin önüne geçiren Speedtest skorları da Turkcell şebekesinden elde edilmiş.
4.5G ve katma değerli servisler
Geniş bant internet, alışkanlıklarımızı etkiliyor ve yer yer radikal bir şekilde değiştirebiliyor. Kesin olan şu ki, dünya genelinde televizyon izleme yöntemleri kademeli olarak değişiyor. Netflix gibi platformların yükselişi, internet üzerindeki içerik servisinin daha esnek, hızlı ve interaktif olabilmesi kullanıcıları internet tabanlı içerik servislerine çekmeyi başarıyor. 4.5G'nin teknik avantajlarıyla ilginin arttığı platformlar, Türkiye gibi televizyon izleme sürelerinin dünya ölçeğinde oldukça yüksek seyrettiği ülkemizde yüksek potansiyel taşıyor.
Şahsi fikrimi soracak olursanız, TV başında geçirilen sürenin fazla olması ne yazık ki iyi bir tablo değil, telafisi olmayan bir değer olarak zamanı daha etkin ve faydalı kullanmamız şart. Ancak bu demek değil ki TV hayatımızdan tamamiyle çıkmalı. Hem kullandığım şirket hattının, hem de evimdeki fiber internet hizmetinin Turkcell kaynaklı olmasına münasebet, TV+ platformunu tecrübe etmiş birisi olarak ciddi potansiyel taşıdığını düşünüyorum. Geniş bant internetin hareket halinde HD kalitede yayına izin verebiliyor olması, ayrıca dijital veri üzerinden farklı uygulamaların hayata geçirilmesine olanak tanımasıyla etkileşimi yüksek, çok katılımcılı yeni TV deneyimleri ortaya çıkabilir. Örneğin annemlerin evinde sadece TV+ bulunuyor ve genel olarak son derece memnunlar, hem görüntü kalitesi hem de içerik olarak. Üstelik farklı hava koşullarından yayının devam edebiliyor olması da onlar için önemli. Kaldı ki Netlix gibi bir şirketin bugün 10 milyar dolar piyasa değerine ulaşması internet üzerinden TV ve içerik yayıncılığının geleceğine ışık tutuyor. Umuyorum ki 4.5G ile ilginin daha fazla arttığı, gerek sabit gerek hareket halinde TV deneyimi sunan ve kullanıcı sayısı olarak ülkemizde Netflix'den 5 kat büyük olan TV+ ve diğer platformlarda Netflix gibi özgün içerik üretimini de zaman içerisinde görebiliriz.
Türkiye kendi alanında hareketli bir iç pazara sahip. Farklı alanlarda dünya devi üreticileri en azından pazar payı olarak zorlayabilen yerli aktörlerin faaliyet gösterdiği ülke sayısı giderek azalıyor. Ancak Türkiye olarak belki henüz bir dünya devi çıkaramadık ancak ülkemiz hudutları içerisinde hatta belli coğrafyalarda etkili oyuncularımız olduğunu göz ardı edemeyiz. Örneğin bilgisayar pazarında Casper'ın ülkemizdeki pazar payı, bugün dünya devi kimi dizüstü bilgisayar üreticilerinden fazla. Benzer şekilde General Mobile'ın pazar payı da azımsanmayacak kadar yüksek. Beyaz eşya tarafında Arçelik ve Beko gibi markalarıyla Koç Grubu, ya da Vestel hem liderlik yarışında hem de batı ülkelerinden Pakistan'a kadar gerek ürün satışı gerekse de şirket satın almalarıyla etkin rol oynuyorlar.
İletişim, sosyal medya ve internet kullanımında da böyle araçlarımızın olması veya sayısının artması önemli. Örneğin Fransa'dan çıkan Deezer veya Estonya'dan çıkan Skype, bugün başka bir noktaya ulaşmış durumda. Bu açıdan teknoloji platformuna dönüşmeleri gerektiğini düşündüğüm operatörlerimiz, hem finansal olarak yatırım enstrümanlarına, hem de 4.5G ile birlikte kullanıcıya (~ 50 milyon) değer katabilecek hizmetleri geniş ölçekte ve etkili bir şekilde kullandırabilme potansiyeline sahip. Bunlar arasında örneğin yerli müzik servisi Fizy, bugün Spotify'dan daha etkili ki başka alternatifleri de var. Ya da Bip! Belki WhatsApp kadar yaygınlığı yok ancak gelişmesine engel değil. İstastistikler de gösteriyor ki, kullanım yoğunluğu giderek artıyor ve kullananlar için yerliliği yansıtan özel fonksiyonlar, bu tür uygulamalar için fark yaratan temel figürler oluyor.
Bir başka önemli örnekse, ülkemizi gökyüzünde temsil eden Türk Hava Yolları'nın pek çok havayolu şirketinden önce uçuşlarında internet ve canlı tv hizmetine başlamış olması. 4.5G karada internet kullanımımız arttırdı ama 360 derece bağlantıdan bahsediyorsak eğer, sahip olduğumuz altyapının her yerde iletişim kurmamızı sağlaması gerekiyor. İşte bu noktada 4.5G'nin bir avantajı da sesi veri içerisinde taşıyarak, VoLTE ve Wowifi gibi teknolojilerle havada da görüşme yapmamıza olanak tanıması. Evet uçak bir toplu taşıma aracı ve telefon görüşmesi belki yanımızdakine rahatsızlık verebilir ancak belli koşullarda ihtiyaç olursa eğer, uçaktaki internet üzerinden operatör şebekesine bağlanarak arama yapma veya çağrı kabul etme hayat kurtarıcı olabilir.
Bir başka önemli konu da kırsal noktalara ve köylere internetin taşınması. Geleneksel sabit internet servisleri, hem maliyeti yüksek hem de hayata geçmesi nispeten uzun süren kablolama gerektirdiği için, bir devlet politikası olarak Ulaştırma Bakanlığı ve BTK'nın öncülüğünde nüfusu belli bir seviyenin altında olan yaşam alanlarına internet götürülmesi 4.5G üzerinden olacak. Üstelik operatörler bu noktalarda yerli baz istasyonları kullanacak.
4.5G öncesiyle kıyasladığımızda akıllı telefon penetrasyonu arttığı gibi internet kullanımı da daha geniş ölçekte kabul görmüş oldu. Anında mesajlaşma uygulamalarından tutun da sosyal medya kullanımına kadar yaygın bir artış var. Bunlar önemli istatistikler, ancak bu demek değil ki her şey güllük gülistanlık. 4.5G ile artan hızlar sayesinde, internet ortamında tükettiğimiz veri miktarı da arttı. Bu da demek oluyor ki, kullanıcıların daha bütçe dostu, daha hızlı ve kapasitesi yüksek paketlere ihtiyacı var. Sahip olduğumuz modern iletişim altyapısı bizi G20 sıralamasında üstteki kimi ülkelerin önüne taşırken bir sonraki hedefimiz hem hız hem de erişilebilirlik yani kolay sahip olma maliyetleriyle başta Güney Kore olmak üzere Uzakdoğu ülkeleri olmalı. Neden, çünkü dünya mobilize olurken 4.5G'nin sağladığı fırsat eşitliği yer ve zamandan bağımsız olarak kişinin arzuladığı bilgiyi elde etmesine aracılık ediyor. Bilimle ve fenle kalkınacaksak eğer, internetin sağladığı fırsat eşitliğini mümkün mertebe internete erişme ve sahip olma noktasında da sağlayabilmeliyiz.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
1 Kişi Okuyor (0 Üye, 1 Misafir) 1 Masaüstü
GENEL İSTATİSTİKLER
4394 kez okundu.
14 kişi, toplam 14 yorum yazdı.
HABERİN ETİKETLERİ
4.5g, internet hızı ve