Anlık Bildirim

Açık deniz rüzgâr çiftlikleri düşündüğümüz kadar çevreci mi?

Yenilenebilir enerji kaynaklarını elde etmede kullandığımız teknolojiler hayalini kurduğumuz kadar çevreci midir? Makalemizde bu soruya açık deniz rüzgar çiftlikleri üzerinden cevap aradık.
Elektrik enerjisi, günümüzde insanoğlunun vazgeçilmez ihtiyaçlarından biri olarak kabul ediliyor. Gelişmekte olan medeniyet ile birlikte artan enerji ihtiyacı ve fosil yakıtların kullanılmasıyla yükselen karbondioksit salınımı, insanoğlunu zaman içerisinde alternatif enerji kaynaklarını keşfetme ve bu kaynaklar üzerine teknoloji geliştirme arayışına itti. Bugün ise bilim insanları medeniyetimizin yenilenebilir enerji kaynaklarından yeterince istifade etmediğini sıklıkla dile getiriyor. Bununla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarının ne kadar çevreci olduğu, cevaplanması gereken bir soru olarak karşımıza çıkıyor.

Fosil yakıtların hâkimiyetine ilk darbeler

I. Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte fosil yakıtlı teknolojiler, kullanışlılığı ve verimi ile popülerlik kazanmış, buhar tahrikli motor teknolojisi ve elektrik motoru teknolojisi gibi rakiplerini alt etmeyi başarmıştı. II. Dünya Savaşı ile de fosil yakıtların medeniyet üzerinde kalıcı olarak yer ettiği düşünülüyordu. O dönemlerde fosil yakıtla çalışan teknolojilerin atmosferi nasıl etkileyeceği üzerine bir miktar araştırma olmasına rağmen kayda değer bir vizyon geliştirilememişti. Clair Cameron Patterson’un fosil yakıtlardaki kurşun üzerine yaptığı çalışmalar ilk defa fosil yakıtların büyük çapta sorgulanmasına neden oldu. 1960’larda ivmelenerek artan küresel ısınma ve iklim değişikliği üzerine çalışmalar ile enerji elde etme yöntemlerimiz çevre bilimsel açıdan kayda değer bir tartışma konusu haline geldi. Bu dönemden sonra alternatif enerji kaynaklarının kullanımına ilişkin teknolojiye yönelik çalışmalar güç kazanmaya başladı. Farklı yaklaşımlarla birçok düşünce, yöntem ve teknoloji geliştirildi. Bu gelişim ve değişim esnasında insanoğlu enerji kaynakları üzerine modern bir kültür üretti. Fosil yakıt teknolojisinin geliştiği zamanların aksine, günümüzde yeni üretilen veya yavaş yavaş popülerleşmeye başlayan bir teknolojinin, adı ve bıraktığı izlenim ne kadar çevreci olursa olsun, bu teknolojinin çevreye etkilerini kullanıldığı andan itibaren büyük bir duyarlılıkla incelemeye başlıyoruz. Bu alışkanlığımız, geçmişten çıkardığımız derslerin bir sonucu olarak elde ettiğimiz önemli kazanımlardan biriymiş gibi görünüyor.
Günümüzde enerji elde etmeye yönelik teknolojiler ile bu teknolojilerin çevreye etkileri eş zamanlı olarak araştırılıyor. Buna örnek olarak güneş ve rüzgâr enerjisi teknolojilerini gösterebiliriz. Özellikle rüzgâr enerjisi üzerine yoğunlaşan enerji şirketleri, bilim adamları ile işbirliği içinde rüzgâr türbinlerinin ve santrallerin çevreye kattığı olumlu ve olumsuz değişimi inceleyen araştırmalara destek veriyor. European Offshore Wind Deployment Centre buna en güzel örneklerden biri. Kurum, İskoçya’daki rüzgâr çiftliğinin inşa edilmeye başlandığı andan itibaren çalışmalarını başlatmış durumda ve bölgeyi birçok açıdan incelemekte. Ayrıca maddi kaynaklarının bir bölümünü doğrudan enerji şirketlerinin desteğinden sağlıyor.

Deniz rüzgâr çiftliklerine çevre bilimsel bir yaklaşım

Deniz rüzgâr çiftlikleri üzerine araştırmalar ve tartışmalar günümüzde aratarak devam ediyor. Burada araştırmaların ve tartışmaların odak noktasında iki farklı yaklaşım bulunuyor. Birincisi, rüzgâr çiftliklerini maliyet, güvenlik ve potansiyel gibi ekonomik açından inceleyen bir bakış açısı iken ikincisi bu çiftliklere çevre bilimsel açıdan bakan bilimsel görüşten ibaret. Faaliyetlerini İskoçya’daki çiftlikler üzerinde yürüten EOWDC ise daha çok ekolojik araştırmalar üzerine yoğunlaşıyor.
 Rüzgâr türbinlerinin çevreye etkilerini araştıran çalışmalar özellikle son 10 yılda kayda değer sayıda çoğalmış durumda. Bu araştırmalara bakıldığında çevresel etkileri, kabaca bir sınıflandırma ile türbinlerin inşa aşamasında ve kullanım aşamasında oluşan unsurlar olarak sınıflandırabiliriz.

Açık deniz rüzgâr çiftliklerinin bölge habitatına etkileri

Açık deniz rüzgâr çiftlikleri bölgedeki canlı türlerini ilk olarak yapım aşamasında etkilemeye başlıyor. Kazık Çakma Yöntemi (Pile Driving), geliştirilmekte olan diğer teknolojilere rağmen, rüzgâr türbinlerini deniz tabanına sabitlemede en çok kullanılan yöntem durumunda ve bölge habitatını doğrudan etkiliyor. Bu yöntem, kullanıldığı bölgelerde büyük oranda gürültü kirliliğine ve vibrasyona sebep oluyor. İşlem aşamasında üretilen şiddetli ses, potansiyel işitme bozukluklarına, denizdeki ve havadaki canlıların birbirleriyle iletişimlerini maskelemeye, hatta canlıların yüksek gürültüden dolayı bölgeyi terk etmelerine neden oluyor. Kuşlar, balıklar, deniz memelileri ve deniz kaplumbağaları bu şiddetli sesten doğrudan etkilenmekte olan türlerin büyük bir kısmını oluşturuyor. Özellikle deniz balinaları düşük frekanslı sesleri kilometrelerce uzaktan işitebilmekte ve kazık çakma yöntemi büyük oranda düşük frekanslı sesler üretmektedir. Ekolojik açıdan hassas türleri barındıran kritik habitatlara (Key Habitat) geri dönüşü olmayan hasarlar verebilme potansiyeline sahip bu yöntem yerine alternatif teknolojiler bilim insanları ve mühendislerce bir zamandır geliştirilmiş durumda. Bu alternatif teknolojilere örnek olarak ilk defa 2009 yılında Norveç’te faaliyete geçen, günümüzde birçok ülkenin kullandığı, deniz dibine yerleştirilen çapalarla dengesini sağlayan Yüzen Rüzgâr Türbinleri (Floating Turbines) verilebilir. Yüzen rüzgâr türbinleri, deniz tabanına sabitlenen türbinlere karşılık enerji üretimi verimliliğinde bir miktar geride kalıyor. Ekonomik sebeplerden ve nispeten yeni bir teknoloji olmasından dolayı, yüzen rüzgâr türbinleri henüz beklenen popülerliğe ulaşamamakla birlikte sayıca kayda değer bir niceliği yakalamış durumda.
Rüzgâr çiftliklerinin yapım aşamasında karşılaşılan bir diğer problem ise bölgede yüksek miktarda gemi trafiğine neden olması. Rüzgâr türbinlerinin yerleştirilme aşamasında bölgenin hava durumu inceleyen, deniz tabanını sürekli tarayan, vinç özellikleriyle türbinlerin yerleştirilmesine imkân tanıyan birçok gemi ve yüzen araçlar görev alıyor. Bu yüksek trafik bölgede kayda değer miktarda deniz ve hava kirliliğine yol açıyor. Bunun yanında birçok deniz canlısı zaman içerisinde deniz üzerinde yüzen araçlara karşı aşinalık kazanıyor ve bu araçların çeşitli tesisatlarına takılıp yaşamlarını yitiriyorlar.
Açık deniz rüzgâr çiftlikleri faaliyete başladıktan sonra da deniz yaşamını etkilemeye devam ediyor. Bu dönemde yaşanılan sorunlardan biri üretilen elektriğin kablolarla aktarılması esnasında oluşan manyetik alanın, habitatı dolaylı olarak etkilemesi. Günümüzde birçok canlının yönlerini bulmak için dünyanın manyetik alanını kullandığı bilinmektedir. Deniz habitatlarında bazı balık türlerinin, deniz solucanlarının, deniz kabuklularının ve deniz kaplumbağalarının yollarını bulabilmek için dünyanın manyetik alanını kullandıkları düşünüldüğünde deniz rüzgâr çiftliklerinin kurulacağı bölgelerin seçiminde oldukça hassas ve dikkatli olunması gerektiği ortaya çıkıyor. Deniz rüzgâr çiftliklerinin faaliyet aşamasında çevreyi etkiledikleri bir önemli unsur ise deniz kuşları. Özellikle kayda değer oranda deniz kuşu türü deniz rüzgâr çiftliklerinden zarar görüyor. Hatta rüzgâr türbinlerini “kuş katili" olarak tanımlayan araştırmalarda literatürde yer edinmiş durumda.

Bölgedeki habitatlara yönelik bazı tedbirler öncelik kazanıyor.

Uzmanlar yukarıda anlatılan kaygılara yönelik öncelikli bir tavsiye listesi hazırlamış durumdalar. Bu tavsiye listesi 4 ana unsurdan oluşuyor. Bu unsurların ilki ve belki de en önemlisi açık deniz rüzgar çiftliklerinin potansiyel etki alanını tanımlamak olarak kabul ediliyor. 20 ile 80 km arasından değişen bir yarıçapa sahip dairesel alanda  özellikle kritik habitatlara ve kilit taşı türlere yönelik popülasyon seviyelerinin önemini ve ölçeğini eksiksiz tanımlamak gerekiyor. Yapılan araştırmanın mutlaka farklı modeller ve denenceler ile yeniden üretilmesi, bu süreçte kritik öneme sahip başka bir unsur. Uzmanlar bir diğer tedbir olarak özellikle o bölgede daha önce çalışmış petrol şirketleri gibi kurumlarla mutlaka iletişimde kalınmasını ve o kurumların elde ettiği verilerin kullanılmasının önemini vurguluyorlar.
Açık deniz rüzgar çiftlikleri  gelecekte daha çok kullanacağımız bir teknoloji olmakla birlikte şimdiden hayatımıza girmiş durumda. Bölgenin ekolojisine yönelik bazı potansiyel tehditleri bünyesinde barındırmasına rağmen, titizlikle yapılan bir araştırma ile bu tehditlerin büyük kısmı yok edilebilir gibi görünüyor. Açık deniz rüzgar çiftliklerinin habitata etkileri teknolojik araçlar veya doğrudan kendisinden ziyade, bu çiftlikleri faaliyete geçiren vizyonun düşüncelerine daha bağlıymış gibi görünüyor. Geleneksel enerji elde etme yöntemlerimizle kıyaslandığında büyük oranda çevreci bir görüntü sergileyen açık deniz rüzgar çiftlikleri gelişen teknoloji ile birlikte çok daha çevreci bir yapıya kavuşacak potansiyele sahip. Fakat bunun için devletlerin ve enerji şirketlerinin enerji konusuna eğilirken, bilim insanlarının gösterdiği hassasiyeti göstermesi ve çevre bilimsel açıdan bilim insanlarına yakın bir bakış açısına sahip olmaları gerekiyor.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,
istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
DH Android Uygulamasını İndir DH iOS Uygulamasını İndir
Sorgu:

Editörün Seçtiği Sıcak Fırsatlar

Sıcak Fırsatlar Forumunda Tıklananlar

Tavsiyelerimiz

Yeni Haber
şimdi
Geri Bildirim