Excalibur, literatürde efsanevi Britanya Kralı Arthur’a verilmiş bir kılıcın adı olarak geçiyor. Casper ise bu adı oyuncu dizüstüleri tarafındaki ilk adımını ve sonrasını oluşturacak seri için kendine bir alt marka olarak belirlemiş, logosunu da buna göre şekillendirmiş, logo şahsen gayet hoş görünüyor.
Excalibur G800 hem hitap ettiği segmentle hem de fiyatıyla orantılı bir kutuyla geliyor. Siyah-yeşil temalı sağlam kutuda spesifik detaylara yer verilmemiş. İçerisinden ilk etapta koruma beziyle ürünün kendisi, kuşe kağıtta renkli tanıtım görselleri, dizüstünün gücü doğrultusunda büyükçe ve yeterince uzun kablolu, silikon topuklu adaptör çıkıyor, disk okuyucusu olmamasına rağmen içerisinden disk çıkması benim tuhafıma gitti doğrusu. Açıkçası Excalibur’un yeni bir alt marka, bir seri olması sebebiyle bazı rakiplerinde olduğu gibi ve bazı rakiplerinden de sıyrılabilmesi için mesela temasına uygun bir çanta hediye edilebilirmiş.
Casper G800, 17 inçlik büyük bir ekrana sahip büyük bir dizüstü. 41.9cm en, 28.4cm boy ve 3.2cm kalınlığında. İlk intibada sanki çok daha cüsseli, yapılı bir dizüstü olduğu hissini veriyor ama bu tamamen tasarımından kaynaklı. 3.4kg ağırlığıyla taşınabilirlik anlamında 17 inç dizüstüler arasında çok rekabetçi değil belki ama rakipleri de 3 kilo civarında seyrettiği için her halükarda sırt çantasıyla taşımak icap ediyor bu boyutlardaki cihazları, o yüzden 300-400 gram çok fark etmiyor.
Casper, Excalibur serisinde tasarım dilini apayrı bir noktaya taşımış amma velakin oyuncu dizüstüleriyle haşır neşirseniz uzun zamandır uzaktan izlediğimiz Alienware cihazları aklımıza getirmiyor değil.
Kapağında ve klavyesinin etrafında fırçalı metal malzemeye yer verilmiş, verdikleri hissiyat apayrı bir deneyim doğrusu. Arka kapağındaki çizgiler, kırmızı LED aydınlatmalı gözenekli yapı, egzos çıkışlarına verilen şekil ve spor kırmızı şerit, hoparlör ızgaralarının kırmızı rengi ve etrafındaki metalik renk, bunların tümü bir araya gelince bana Lamborghini Avantador’un çizgilerini anımsatmadı değil. Klavyenin üstündeki hava kanalları, klavyenin etrafındaki çizgiler, touchpad tasarımı derken ciddi ciddi spor bir araç gibi görünüyor. Parmağınızla rahatça hissedebileceğiniz çizgileri ve soğuk metal hissiyatıyla tam not alacak kadar başarılı malzeme ve tasarım tarafında.
Dizüstünün altında bol gözenekli ama diri bir plastik yapı var, sol tarafında subwoofer’a yer verilmiş. Bazı oyuncu dizüstüleri kompaktlık ve incelik uğruna cihazın kapağının açılmasını, parça yükseltmesini çok zorlaştıracak tasarımlara gidebiliyorlar ama Excalibur G800’de tam tersine gayet kolaylaştırılmış.
İki kapaklı bir sistem var, ilki iki vidayla tutturuluyor, vidalardan biri garanti yapışkanının altında, yani aslında garanti süresince kendiniz parça yükseltmesi yapamıyorsunuz, garanti dışı kalıyor.
Kapağın altında subwoofer, çift slotta çift kanal çalışan RAM ve M2 sata portuna bağlı SSD’yi görüyoruz, ikisi de değiştirilebiliyor, RAM’i 64GB’a kadar yükseltebiliyorsunuz. Alt kısımda da bir uzunca batarya konumlanmış, 8 hücreli 5200mAh/74.88Wh bataryanın performansına ilerleyen bölümlerde değiniriz.
İşlemci, ekran kartı ve fanların bulunduğu kısma ulaşabilmek için ikinci kapağı kaldırmak gerek ama bu taraf biraz zahmetli. En nihayetinde Excalibur G800’de garantisi bitmeden kendi elinizle donanım yükseltmesi yapamıyor, içini kendiniz temizleyemiyorsunuz, teknik servise ulaşmanız gerek, ki çoğu dizüstünde de olduğu gibi.
Dizüstünün giriş çıkışları üç yöne dağıtılmış. Sağda yüksek hızlı iki USB 3.0, 3.5mm combo jack, solda yine bir USB 3.0 ve bir tane de hızlı şarj yapabilen yüksek enerji aktarımlı USB 2.0 portu, kart okuyucu ve bildirim LED’leri bulunuyor. Arka tarafını çevirdiğimizde, HDMI ve VGA çıkışının yanısıra RJ-45 portu ve güç girişini görüyoruz. Fare ile kullanımda güç kablosuyla cebelleşmemek adına yerinde bir karar alınmış. Gücü yüksek USB çıkışından hızlı şarj yapılabiliyor, dizüstü kapalıyken faydalanabilmek için BIOS üzerinden aktifleştirmek gerekiyor gerçi.
HDMI çıkışı Intel grafik birimi üzerinden harici ekran kartına bağlı olduğu için 4K’da 30Hz, 2K 60Hz görüntü aktarımı yapılabiliyor, açıkçası pek hoş bir durum değil.
Sıra kapağı kaldırmaya geldi. Şahsi kriterim, dizüstünün kapağını tek elle kaldırabilme testinden geçti Excalibur, tek elimle yalpalamadan kapağı kaldırabildim, menteşeler biraz sert ama dizüstünün ağırlığıyla dengeyi ucu ucuna kurtarıyor.
Klavyeden önce biraz etrafına bakalım. Görünümü güçlendiren iki ızgaranın arasında diri plastikten temel fonksiyon butonları bulunuyor. Sağ tarafta açma kapama, klavye aydınlatması, fanları 4800 devre çıkaran maksimum fan devri ve ekranı kapatma butonu var. Sol tarafta ise ayarlanabilir dört butona yer verilmiş, kutudaki CD’den çıkan yazılımla ayarlanabiliyorlar, fonksiyon butonlarının dışında atanabilir butonların olması benim daha çok hoşuma gitti.
Sıra geldi klavyeye. Mat renkli, sadece beyaz aydınlatmalı bir klavye. Normal bir dizüstü klavyesi hissiyatı veren tuşların basma sertliği biraz fazla, belki de bir mekanik klavye havası oluşturulmaya çalışılmış, mekanik klavye anahtarının klik klik sesi hafiften geliyor, içeri doğru katettikleri mesafe normal düzeyde. WASD tuşları oyuncu temasıyla kırmızı tutulmuş, malzemeleri anlamında diğerlerinden herhangi bir farkları yok, belki daha tutucu malzemeden imal edilebilirmiş, en azından bir oyuncu gözüyle baktığımda.
Bilgisayar başında bol bol yazı yazan biri olarak açıkçası biraz sert tuşlar bunlar, oyunlarda eğlenceliler ama yazı için biraz yorucular, bir sebepten dolayı da tuşlara biraz sert basmanız gerekiyor, nihayetinde çıkardıkları ses de oyuncu için olmasa da bol bol yazı yazan biri için biraz fazla.
Bir sebep, peki ne o bir sebep? Bir oyuncu, yüksek performans ihtiyacı duyan biri veya sadece yazı yazan bir kullanıcı olun klavyedeki bir aksilik kullanımı her halükarda zorlaştırır. Excalibur’daki klavyenin tepkiselliği ilginç bir şekilde düşük, ben özellikle space ve nokta tuşundaki düşük tepkiden müteesir oldum, mesela baş parmağınızla space’e solundan basınca algılamıyor, tam ortasına basmanız gerek. Bazı tuşlarda bu sorun daha belirgin, bazı tuşlar biraz daha tepkisel ama en nihayetinde Excalibur’un klavyesi tepkisellik anlamında bu seviyede güce ve dolayısıyla fiyata sahip bir dizüstü için yeterli değil, touchpad’de talihsizlik olsa fare ile üstesinden gelinir ama klavye tarafı için ayıca bir klavye taşımak zor bir şey.
Klavye aydınlatmalı bir klavye. İki kademeli ve sadece beyaz aydınlatmaya sahip. Gece vakitlerinde veya karanlık ortamlarda tuşları yeterince aydınlatabiliyor, fazla kademe yok belki ama yüksek ayarında olsa bile göz almıyor. Üstteki temel fonksiyon tuşları ve touchpad’in etrafı gayet hoş bir görüntü oluşturacak şekilde aydınlatılmış, istenirse kapatılabiliyorlar. Beyaz LED’ler şık görünüyor mu, evet şık görünüyorlar ama açıkçası özelleştirilmiş RGB bir klavye görmek isterdim, renk seçimi, aydınlatma efektleri kullanıcıya bırakılabilirdi.
Klavyenin en büyük avantajı dizüstü maksimum yük altındayken bile oluşan ısının WASD kısmına hiç ulaşmaması diyebilirim. Oluşan ısı klavyenin ortası ve sağ üst kısmına yansıyor ama WASD’e kısmına, net bir şekilde neredeyse hiç ulaşmıyor, özellikle de yaz aylarında test etmeme rağmen böylesi bir tablo uzun süre dizüstünde oyun oynamış biri olarak benim şahsen çok hoşuma gitti. Sol bileğinizi koyduğunuz kısım da aynı şekilde gayet serin, eliniz ve bileğinizde oluşabilecek terden de korkmanıza gerek yok, bileğinizden su boşalıyor olsa bile en fazla bilgilendirici etiket kalkar, fırçalı metal sapasağlam kalır.
Touchpad’e bakalım. Touchpad şık görünüyor, yine spor araç tasarımından nasibini almış, etrafı çok şık bir şekilde aydınlatılmış. Yüzeyin tamamı etkin değil, çizgilerden içerisi alıcı konumda, bu yüzden bazen parmağınız touchpad üzerinde olsa bile algılamadığı için şaşırıyorsunuz, etkin kısma geçmeniz gerekiyor. Touchpad hassas değil, parmak üzerinde kaymasına güzel kayıyor ama hafif hareketleri algılamıyor, biraz bastırarak kullanmanız gerek. Touchpad tuşlarının alt kısımları daha tepkisel, üst kısımlarından bastırırken biraz zorluyor, ideal noktaya bir süreden sonra alışıyorsunuz, sertlikleri ise klavyede olduğu gibi biraz fazla, yorucu olabiliyor. Touchpad bir oyuncu dizüstüsünde çoğunlukla kullanmayacağınız şeyler listesinin başlarında gerçi, bu yüzden görselliği daha önemli şahsımca.
Dizüstünün orasına burasına değil de ekranına bakarak oynuyoruz, en kritik öneme sahip donanımlardan biri panel. 17 inç Full HD çözünürlükte LG Philips AH-IPS 60Hz bir panel var karşımızda. IPS paneller renk canlılığı ve bakış açısı anlamında uç noktalara oynasalar da tepki süreleri anlamında TN paneller kadar hızlı değiller, bu yüzden dizüstülerde her zaman hem IPS hem de kabul edilebilir tepki süresine sahip IPS panellerle karşılaşmak zor.
Excalibur G800 canlı renkler verebilen, yeniden renk üretimi göz doyuran bir panele sahip, iyi kalibre edilmiş ekranda renkler olması gerektiği gibi, siyahının da beyazının da kırmızısının da ton ayrımını yapabiliyorsunuz, zengin bir renk gamutu sunuyor, siyahlar da olabildiğine derin, e tabii bu faktörler izleme deneyimini hayli zenginleştiriyor.
Maksimum ekran ışığı kapalı alanlar için fazlasıyla yeterli, açık alanlarda veya fazla ışıklı ortamlarda da gayet başarılı, böyle canlı renkler gösterebilen bir ekranın yansıma yapmıyor oluşu da benden tam not almasını sağladı. Bir YouTube içeriği, bir belgesel veya en sevdiğiniz dizi, Casper G800’ün ekranında izlemesi zevkli doğrusu.
Bir oyuncu dizüstüsü panelinde tepki süresi, renklerden ve zevklerden daha önemli. AH-IPS panelin tepki süresi daha önce yine dizüstülerde deneyimlediğim panellerle karşılaştırınca idealin bir tık altında olduğunu söyleyebilirim, CS:GO ve League of Legends gibi oyunlarda kendi yeteneğinizin önüne taş koymuyor kesinlikle ama gözünüz şöyle bir tık daha iyi akıcılık, daha iyi tepki süresi bekliyor.
Ekranın çerçeveleri şahsen spor araç görünümünü esas alan tasarım dili gereği şekillendirilmiş, ince değiller ama parlak menteşe olsun, Excalibur logosu olsun, üst çerçevenin şekli olsun açıkçası beni rahatsız etmediler, en azından bu boyuttaki ve tasarımdaki bir dizüstüde normal boyuttalar.
Şimdi bu ekrana güç veren güçlü donanımlara gelelim. Dizüstünün kalbinde Intel’in 6. jenerasyon işlemcilerinden Core i7 6700HQ var. 14nm mimarili, 6Mb önbellekli işlemci 4 çekirdek ve 8 izleğe sahip, baz olarak 2.6GHz’de çalışıyor, Turbo’da ise dört çekirdek için 3.5GHz’e tırmanabiliyor. Kağıt üstünde de gerçek hayatta da dolu dolu, güçlü bir işlemci.
Ekran kartı tarafında ise Nvidia’nın GTX970M’i var, şunu baştan söyleyelim, GTX970M’in 192-bit 6GB GDDR5’li versiyonu bu, çoğu zaman 3GB sürümüyle karşılaşıyoruz belki yeterli de geliyor ama Samsung bellekli 6GB sürümünün önü açık. GPU baz olarak 924Mhz’de, boost ile 1038Mhz’e çıkabiliyor, 1GHz bandını aşıyor kısacası. Bellek ise 1253MHz hızında çalışıyor. Nvidia’nın yeni nesil GTX1080 ve GTX1070 kartlarının dizüstü adaptasyonlarının çıkmasına az kaldı belki ama şu an alabileceğiniz en güçlü ekran kartlarından biri GTX970M.
Shadowplay desteğiyle de oyunlarda ekran kaydı almak gayet kolay, Excalibur G800’ü yormuyor ama üzerindeki 1MP webcam hem çözünürlük hem de ışık anlamında yetersiz.
2 tane 16GB DDR4 2133Mhz, yani toplamda 32GB’lık bellek kitiyle gelen Excalibur’un depolama tarafında ilk ayak Kingston’un 480GB’lık SSD’sine emanet edilmiş, Windows’unuzu önemli programlarınızı, sevdiğiniz büyük çaplı birkaç oyunu atacak kadar büyük ve hız anlamında sıkıntısız, oyun olsun veya yeri geldiğinde bir video projesi olsun pürüzsüz işliyor.
Toshiba marka 1TB 5400RPM hard disk de 100MB/saniyenin üzerinde seyreden okuma ve yazma performansıyla açıkçası oyun ya da herhangi bir programın önünü kesecek gibi görünmüyor, oyunları SSD’yi yormadan hard diskten oynayan biri olarak bunu net bir şekilde söyleyebilirim.
Açıkçası şu noktaya kadar Excalibur klavyesi ve touchpad’i fiyatının hakkını verecek donanımları sunabildi. Excalibur tasarımıyla donanımıyla bir oyuncu dizüstüsü şimdi belli başlı oyunlarla oyun performansını değerlendirelim.
GTA 5 ve Witcher gibi ağır oyunlarda Full HD’de yüksek ayarlarda yüksek kare/saniye oranı yakalamak mümkün Excalibur G800’de, GTA 5’te yüksek ayarlar ve 17 inçlik bir ekranda pek gerekmese de kenar yumuşatma ile 50FPS’nin üzerine kalıyorsunuz, sahneye göre 70FPS’ye kadar çıkabiliyor. Witcher ise grafik tarafında biraz daha ağır, 35FPS’ye inebiliyor ama genelde 40-45FPS arası geziyor.
Açıkçası oyun performansı konusunda içinizde herhangi bir ukte kalmayacaktır diye düşünüyorum, nihayetinde şu an için tekli kurulumda GTX980M’den sonra piyasanın en iyi ikinci dizüstü ekran kartı olma özelliğini taşıyor, GTX980M ile aralarında %20-25’lik bir fark var ama fiyat-performans oranı olarak GTX970M daha fazlasını sunuyor. i7 6700HQ da bir tane değil iki GTX970M besleyebilecek potansiyel de olunca darboğaz yaşamadan stabil bir oyun deneyimi yaşayabiliyorsunuz.
Bir oyuncu olarak uzun oyun marathonları yapıyoruz, biz terliyoruz, dizüstü terliyor ama peki dizüstü bu ısıyla, terle nasıl mücadele ediyor? Klavye tarafında da belirtmiştim, rahatsız etmeyecek düzeydeki ısı klavyenin orta üst ve sağ üst tarafında beliriyor, WASD tarafında serin rüzgarlar esiyor desem yeridir zira ısıyı neredeyse hiç hissetmiyorsunuz, tamam bu iyi bir şey ama içeride neler oluyor? İçerisi dışarısı kadar serin değil elbette ama özellikle de ekran kartı çoğu oyuncu dizüstüsünden çok daha serin çalışıyor, tam yük altında 70-75 derece arasında, işlemci ise 80 derece ve üzerinde sularda geziniyor ki bir oyuncu dizüstüsü için normalin altında değerler olduğunu belirteyim. Fanlar bu kullanım esnasında 4200 devire kadar çıkıyor ama çıkardıkları ses keskin değil, oyun seslerinin altında kalıyorlar kesinlikle, oyun sesi de çok yüksek değil hani ama yine de kolaylıkla bastırılıyor fan sesi. Turbo fan modunda fanlar 4800 devirin üzerine çıktı, işlemcinin de ekran kartının maksimum ısılarının 3-4 derece düştüğünü gözlemledim ama ortaya çıkardıkları ses oyun sesinin bastırabileceğinin üzerine çıktığı için kulaklık takarken daha mantıklı. Soğutma tarafı en nihayetinde görevini yapıyor, günlük kullanımda fanı hiç duymuyorsunuz ve yük altında ısıya bağlı herhangi bir hız düşüşü yaşanmıyor, oyuncu dizüstülerinden beklenti de bu olmalı.
İki tarafta bize bakan ve cihazın altında yere bakan subwoofer’ı değerlendirelim isterseniz. 2+1 kurulumundaki 2 hoparlör kullanıcıya doğru bakıyor, tanesi 2W gücünde, toplamda 4W. Alttaki subwoofer ise 3W gücünde. Hoparlörlerin arkası Dolby Surround yazılımıyla doldurulmuş, bu yazılım isterseniz eğer tükettiğiniz içeriğe göre otomatik ses profilini belirleyebiliyor, istediğiniz ses düzenlemesini devre dışı bırakabiliyorsunuz, mesela surround sanallaştıcı bazı müziklerde ve oyunlarda hoş sonuç vermediği için kapatıp ses düzeyi düzenleyiciyle devam ettim.
İlk olarak CS:Go ile test ettim hoparlörleri ve yaşattıkları deneyim açıkçası çok çok hoşuma gitti, öne bakan hoparlörlerle silah sesleri o kadar canlı ve temiz geliyor ki adeta ateş etmek bir zevk haline geliyor. Yön hissiyatları da inanılmaz kuvvetli, ben şahsen en son ne zaman bir dizüstü hoparlöründen yön tayini yapabildiğimi hatırlamıyorum doğrusu, gerçekten çok başarılı. Project Cars testinde de tok sesleri zorladım biraz, subwoofer elbette tok seslerde destek sunuyor ama o titreşen bass hissi yok ama motor testleri, yaşattıkları atmosfer bir dizüstü hoparlörüne göre gerçekten etkileyici.
Müzik testlerinde de oyun testleriyle benzer bir manzara var, sesler gayet canlı ve berrak geliyor, vokal sesler temiz, tiz sesler cızırtıya uğramadan iletiliyor, tok sesler, mesela bir dizide patlama sesi, bunlar tatminkar ama bass biraz yapay geliyor açıkçası.
Ses yüksekliği ise karşısındaki kullanıcıyı doyurmayı geçiyor, odayı da dolduruyor, maksimum ses ayarında distorsiyon oluşmuyor.
Oyuncu dizüstülerinde çok bir beklentimiz olmuyor ama 8 hücreli 5200mAh/74.88Wh bataryaya kısa bir göz atalım. Dizüstü bataryadan beslenirken ekran kartı tam gücüyle çalışmıyor, bu zaten alışık olduğumuz bir şey ama Overwatch’ın ayarlarını orta ayarlara çekip akıcı bir şekilde oynamaya devam edebiliyorsunuz, bataryası %50 ekran ışığı ve ses ayarıyla 1 saat 10 dakika kadar tutuyor, günlük kullanım ve güç tasarrufu modunda ise 2-2.30 saat dayanıyor, dizüstünün ekranı açık halde tam şarjı ise 1 saat 40 dakikada tamamlanıyor.
Wi-Fi modülü olarak Intel’in 2.4 ve 5Ghz çift bant destekli AC 7265 sürümü kullanılmış, çekim gücü ve menzili tarafında göze çarpan bir şeyle karşılaşmadım, internet bağlantınız iyi olduğu sürece de oyunlarda düşük ping süreleri elde edebiliyorsunuz. Bluetooth 4.0 ile geldiğini de ekleyelim.
Excalibur, Casper’ın oyuncu dizüstüleri konusundaki ilk adımı, klavyesi ve touchpad haricinde dizüstü spor araç görünümlü, son zamanlarda gördüğüm en iyi malzeme kalitesine sahip, rakipleriyle karşılaştırdığımızda 32GB RAM, 480GB SSD ve GTX970M’in 6GB versiyonuyla fiyatının ederi üst düzey donanımlarla ilk adıma göre gayet iyi ve iddialı bir oyuncu dizüstüsü olmuş Excalibur G800. Umarız 15.6 inç boyutunda taşınabilirliği daha yüksek, benzer tasarımda, klavyesi ve touchpad’i geliştirilmiş Excalibur serisi dizüstülerle de karşılaşırız.