Dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden olan Apple, teknoloji dünyasının merakla beklediği yeni iPhone’ları geçtiğimiz salı günü düzenlediği etkinlikle kamuoyuna tanıttı. Ülkemize 26 Eylül’den itibaren satışa sunulacak olan yeni iPhone’lar, kullanıcılara daha büyük ekranda çok daha keskin, siyahın çok daha siyah olduğu, geniş bakış açısı sunarak zenginleştirdiği gelişmiş iOS deneyimini, sadece 7 mm’lik kasasında sunmayı başarıyor.
Tasarım gurusu Ive’ın yetenekli parmaklarıyla ortaya çıkan 7mm’lik ince tasarımı ve sahip olduğu yepyeni özellikler, iPhone 6 ve 6 Plus’ı etkinliğin yıldızı yapıyor şüphesiz. Ancak ilgileri hakeden iPhone’un yanında, etkinlikte tanıtılan bir yenilik var ki, teknoloji dünyasının son 15 senesine damgasını vuran Apple’ın bir kez daha yenilikçi kimliğini ortaya koyuyor. 2001 yılında iPod ve 2003 yılındaki iTunes ürünleri ile teknolojiden uzak bir sektörü, müzik dünyasını baştan aşağı değiştiren Cupertinolu teknoloji devi, bu sefer ise tüm dünya düzeninin merkezini oluşturan finans sektörünü gözünü kestirdi. Ne ile mi? Elbette Apple Pay ile…
Finans sektörünün beklediği devrim
Nakit para ile başlayan, çek ile farklı bir boyut kazanan ödeme araçları şüphesiz en büyük değişimi kredi kartları ile yaşadı. Gelişen anlık iletişim teknolojileri sayesinde günde milyarlarca insanın, milyar dolarlık işlem hacmi yaratmasını sağlayan bu kredi kartları, artık Apple Pay ile on yıllardır değişmeyen kullanım tarzında uzaklaşıp cebimize, iPhone’a ve bileğimize, Apple Watch’a kadar giriyor.
Finans sektörünün kredi kartları ile ödeme esnasında oluşan operasyon yükünü azaltma, daha hızlı ve sağlıklı işlem yapabilme konusunda yaptığı çalışmaların geçmişi 1990’lara kadar uzanmakla birlikte; çalışmalar ticari olarak meyvesini ise 2008 yılından itibaren vermeye başlıyor.
Avrupa’dan başlayarak hızla yayılan temassız ödeme sistemi, uyumlu POS (ödeme noktası) terminaline ilgili kartın yaklaştırılmasıyla çalışıyor. RFID üzerinden kurulan iletişim, offline ya da online olduğu farketmeksizin, POS’dan saniyeler için yanıt buluyor ve ödeme işleminin tamamlanmasını sağlıyor. Ancak bu süreçte müşterinin kimliğiyle ilgili herhangi bir doğrulama yapılmıyor. Uygulamanın güvenlik noktasındaki bu açığına karşı MasterCard, Visa ve Amex gibi dev ödeme lisansörleri, çözümü temassız işlemlere düşük işlem limiti koyarak bulabildiler.
Bu alanda devrimsel bir çözüme ihtiyaç da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Finans sektörü, kendi içinde temassız işlemlerdeki güvenlik eksikliğini giderme konusunda yıllardır ilerleme katedemeyince; iş yine yazılım ve donanım entegrasyonunu en iyi yapan firmaların başında gelen Apple’a düştü.
Apple Pay: Cüzdansız cüzdanınız. NFC’li.
Apple Pay, NFC teknolojisini temel alıyor. (Bazı okuyucularımızın “NFC yıllardır var. Android’li birçok telefonda kullanılıyor. Apple’ın devrimi ancak bu kadar olur.” dediklerini duyar gibiyiz). Ancak Apple Pay’i farklı kılan çok kritik bir özellik bulunuyor: güvenlik teknolojileri. Apple Pay, alıştığımız NFC’li ödeme sistemlerine, getirdiği biyometrik kimlik tespiti ve kredi kartı güvenliği esnasında yaratılan dinamik süreçler ile farklılaşıyor.
Apple, devrimsel ödeme sistemi için ayrı bir uygulama hazırlamaktansa, sistemi Passbook’a entegre etmeyi tercih etmiş. Bu karar aslında Apple’ın düzen ve sadeliğe verdiği önemin, önemli bir göstergesi. Kullanıcılar kredi kartlarını Passbook’a üç farklı yöntemle ekleyebiliyorlar:
1) iTunes hesaplarındaki kartı güvenlik numarasını girerek doğrulayıp aktarabilme
2) iSight kamerayı kullanarak kredi kartının fotoğrafını çekerek
3) Kredi kartı bilgilerini elle girerek
Apple Pay, güvenlik konusundaki yeteneklerini bu üç metottan biri ile iPhone ya da Watch’a kredi kartının (ya da nakit kartın) eklenmesinden itibaren konuşturmaya başlıyor. İlk olarak devreye “Cihaz Hesap Numarası” isimli, Apple tarafından geliştirilen adresleme bilgisi atama sistemi giriyor. İlgili adresleme yapıldıktan sonra, bilgiler şifreleniyor ve doğruca depolanmak üzere “Secure Element”e gidiyor.
Secure Element, iPhone ve Watch’da yer alan, sadece Apple Pay bilgilerinin güvenli şekilde saklanılmasını sağlayan bir yonga. Bu yongaya hiçbir şekilde, ne Apple’ın ne de 3.parti kişilerin (örneğin bankaların ya da POS sahiplerinin) ulaşması mümkün değil. İşin daha da güzeli, bu yongayı güvenli kılan özelliği sadece bu değil.
Ödeme işlemi yapılacağı an (yani iPhone ya da Watch, temassız özellikli POS’a yaklaştırıldığında), kullanıcılar, iPhone’da Touch ID üzerinden, Watch’da ise arkadaki sensörlerin deri üzerinden yaptığı doğrulama ile, kimliklerini doğruluyor. Bu doğrulama aşaması başarıyla tamamlandıktan sonra Secure Element’den kredi kartı bilgileri, Cihaz Hesap Numarası adreslemesiyle tespit ediliyor ve bilgiler POS’a doğru yola çıkıyor. Ancak bu kredi kartı bilgileri POS’a dinamik güvenlik kodu ile gidiyor. Yani kredi kartlarımızın arkasında bulunan statik güvenlik kodu, Apple Pay’de yerini dinamik güvenlik koduna bırakıyor. Bu sayede, kredi kartının gerçek hiçbir bilgisi (numarasından statik güvenlik koduna kadar) POS ile paylaşılmıyor.
Güvenlik defteri kapanmadı
Apple Pay, Secure Element ve biyometrik doğrulamayı bir araya getirerek yüksek güvenlik sağlasa da, güvenlik noktasında sundukları bunlarla sınırlı değil. Örneğin bir harcama yaptınız. Yaptığınız harcamın hiçbir detayı Apple tarafından depolanmıyor. Sadece Passbook’da yaptığınız en yakın tarihli bazı harcamalara göz atabiliyorsunuz o kadar. Bu Apple Pay’deki yardımcı güvenlik önlemlerinden ilki. İkinci ise Passbook’un arayüzünde. Ödemeyi yaparken telefonunuz ekranında çıkan kredi kartında üzerinde sadece numaranın bir bölümü gösteriliyor, hiçbir şekilde isminiz ya da güvenlik kodunuz yer almıyor. Bu da işlemi yaparken çevrenizdekilerin bir şekilde kartınızın bilgilerini görmelerinin önüne geçiyor.
Devrime öncülük eden kadro: Amex, MasterCard, Bank of America, Wells Fargo ve dahası
Apple Pay, ekim ayından itibaren öncelikle ABD’de finans ve perakende sektörünün lokomitif isimlerinin verdiği destekle kullanılmaya başlanacak. Kredi kartı alanının en büyük üç ödeme lisansörü Visa, MasterCard ve Amex, sayıları milyonları aşan tüm kartları ile (kredi kartı ve nakit kart) Apple Pay’e destek veriyor. Finansörler tarafında ise sadece ABD’nin değil, finans sektörünün en önemli bankalarından American Express, Bank of America, citi, Wells Fargo, Chase ve Capital One, müşterilerine, kartlarıyla Apple Pay üzerinden alışveriş yapabilme imkanı sunacak.
Perakende tarafında ise müşteriler, BabiesRUs, Disney Store, Nike ve Staples’ın, yeme-içme sektöründe ise Subway, Starbucks, Whole Foods ve McDonalds’ın başını çektiğini 220000’den fazla mağaza / şubede ödemelerini, Apple Pay ile şimdiye kadar hiç olmadığı kadar güvenli şekilde yapabilecekler.
Apple Pay, şimdilik yalnızda ABD’de kullanılabilecek. Ancak Apple yetkililerinin açıklamalarına göre 2015 yılında Apple Pay, dünyanın birçok ülkesinde “en güvenli ödeme sistemi” olarak kullanıma açılacak. Ülkemizde birçok satış noktasında temassız özellikli POS cihazları bulunduğunu ve Apple Pay’e hali hazırda Visa, MasterCard ve Amex’in tam destek verdiğini düşününce, Apple Pay’i yakın zamanda ülkemizde kullanmaya başlamak işten bile değil.
“Çok uzun yazı olmuş, okuyamam bunu; biri özetlese keşke” diyen okuyucularımız için birkaç cümle ile özetleyecek olursak; Apple, Apple Pay ile yıllardır kullanılan ancak güvenlik konusundaki eksiklerinden ötürü tam destek bulamamış NFC teknolojisine, Secure Element ve Touch ID / deri üzerinen kimlik doğrulama gibi geliştirilen ileri boyutlu güvenli önlemleri ile yeniden hayat verirken; finans sektörünün yıllardır ihtiyaç duyduğu ileri güvenlikli temassız ödeme sistemini müşterilerin beğenisine sunuyor.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
1 Kişi Okuyor (0 Üye, 1 Misafir) 1 Masaüstü
GENEL İSTATİSTİKLER
2965 kez okundu.
60 kişi, toplam 68 yorum yazdı.
HABERİN ETİKETLERİ
visa, mastercard ve