Herkese merhabalar,
PlayStation cephesi içinde bulunduğumuz konsol nesli boyunca özel oyunlarıyla kullanıcılarını mutlu etmeyi başardı. Şimdiyse sırada; geçmişte Syphon Filter serisine imza atmış Bend Studio’nun ellerinde şekillenen Days Gone var. Oyunun detaylarına geçmeden önce Days Gone’ın çıkışına kadar geçen sürenin biraz sancılı olduğunu hatırlatmak isterim. Zira bugüne kadar birden fazla çıkış tarihi konuşuldu, erteleme haberleri geldi, yapımcı ekibin stüdyosu yer değişikliği yaşadı ama en nihayetinde oyun son haline ulaştı ve karşımıza çıktı. Bakalım PlayStation 4’ün en yeni özel oyunu da diğerleri gibi kalıcı bir etki bırakmayı başarabilmiş mi?
İlk olarak arayüzden başlayalım. Her ne kadar incelememizde kullandığımız görüntülerde sizlere yansımıyor olsa da Days Gone’da Türkçe arayüz ve altyazı desteği mevcut. Sony’nin pek çok özel oyununda karşılaştığımız bu desteği Days Gone’da da görmek güzel. Oyun tek bir zorluk seviyesine sahip değil. Başlangıçta kolay, normal ve zor olmak üzere 3 farklı seçenek sunuluyor. Biz incelememiz boyunca oyunu normal zorluk seviyesinde oynadık. Şayet ilerlemeniz sırasında bir yerde sıklıkla başarısız olursanız oyun size zorluk seviyesini düşürmek isteyip istemediğinize dair bir seçenekte sunuyor.
Days Gone en kaba tabiriyle açık dünyaya sahip zombi temalı bir oyun. Ana karakterimiz Deacon St. John. Kendisi eski bir kanun kaçağı ve aynı zamanda motorcu. Motosikleti onun ayrılmaz bir parçası ve bu durum onu kontrol edecek olan bizler için de geçerli.
Tüm dünyayı etkileyen küresel bir salgının ardından sağ ve sağlıklı kalmayı başarmış insan azınlığının bir parçası olarak bu mahvolmuş dünyada çeşitli belalara bulaşıyor, hedeflerimize ulaşana kadar yer yer ayıya dayı diyor, her adımımızı dikkatli bir şekilde atarak gerek bu hastalıklı yaratıklara gerekse de kaynak mücadelesi yüzünden birbiriyle çatışan insanlara karşı mücadele veriyoruz.
Days Gone, adapte olmanın biraz zaman aldığı farklı bir ilerleyişe sahip. Görevler kendi içlerinde belirli bir hedef taşımanın yanı sıra ana konular üzerinde de çeşitli sır perdelerini aralıyor. Örneğin bir görevi yaptığınızda bir konuyla alakalı %8’lik, %10’luk bir ilerleme kaydediyorsunuz. Yani kısacası görevler, hikaye bütününü ortaya çıkaran temel konu başlıklarıyla alakalı yüzdelik ilerlemeler sağlıyor. Bu ilerleme sırasında hem bazı konuları çözüme kavuşturuyorsunuz hem de elde ettiğiniz bilgiler gelecekte karşılaşacağınız durumlarla alakalı seçimlerinizi etkileyebiliyor. Burada da aslında oyunun bir diğer dinamiğiyle karşılaşıyoruz. Days Gone, bazı noktalarda seçimi size bırakıyor. Yer yer bazı görevler birbirine benzese de hem aksiyona hem gizliliğe yönelik görevlerin olması çeşitlilik adına güzel.
Oyuna başladığımız ilk dakikalarda dikkatimizi en çok çeken şey yükleme süreleri oldu. Hani bir ara sahne girer, sahnenin sonuna doğru kamera karakterin arkasına doğru yaklaşır ve karakter sizin kontrolünüze geçer ya. Evet o pek çok oyundan aşina olduğunuz dinamik bu oyunda da var ama karaktere geçerkenki o arada bile bir yükleme ekranı girebiliyor. Bu da ister istemez oyuncuların canını sıkabilir. Tabi başlangıçta karşılaşacağınız uzun yükleme ekranları oyunun genelinde mevcut değil. Sıklıkla açık dünyada gezinti yaptığınız için ilerleyen aşamalarda yükleme ekranlarını daha az görüyorsunuz.
Days Gone’ın haritası, içinde bulunduğumuz bu hastalıklı dünyanın zorluklarını oyuncuya hissettirmek adına çeşitli özelliklerle donatılmış. Kaynakların oyunda önemli bir yeri var. Girdiğiniz ortamları iyice araştırmalı ve işinize yarayacak şeyleri toplamalısınız. Terk edilmiş evler, araçlar, mekanlar hepsi potansiyel kaynak noktaları. Deacon için çeşitli sağlık malzemeleri veya mermi vb. mühimmatları, yakın dövüşlerde kullanabileceğiniz, demir boru, beyzbol sopası, iğneli kütük gibi silahları bu şekilde toplayabilirsiniz. Tabi bu yakın dövüş silahlarının kullanıldıkça yıpranmasını da hesaba katmanız lazım. Bu silahlar vurdukça hasar alıyor ve genelde 4-5 kişiyi patakladıktan sonra kullanılamaz hale geliyor.
Sadece yakın dövüş silahları değil motorunuz da çarpmaların etkisiyle hasar alabiliyor. Bu hasarı gidermek için etraftan tamir parçaları toplamanız gerekiyor. Aynı şekilde benzin miktarına da dikkat etmeniz lazım. Bir yerden bir yere giderken bu benzin beni götürür mü diye hesap etmeniz ve gerekirse önce benzinliğe uğrayıp sonra göreve gitmeniz veya etraftan benzin bidonu bulmanız gerekiyor. Etraftan bulduğunuz eşyalalarla yayınız için oklar, sağlık için iğneler ve molotof kokteyli gibi silahlar üretebiliyorsunuz. Yani oyunda crafting sistemi mevcut.
Özelleştirme seçenekleri bununla da sınırlı değil. Motosikletinizin de hem dış görünüşünü hem de iç donanımını değiştirebiliyorsunuz. Tabi bunlar için para biriktirmeniz ve kamp alanlarındaki insanlarla etkileşime geçip onların güvenini kazanmanız gerekiyor. Haritanın çeşitli noktalarında hem bizlere saldırabilen haydut kampları hem de kendileri için görev yapabileceğimiz insanların bulunduğu kamplar var. Bu kampların her birinin de işimize yaradığı farklı noktalar var. Örneğin bir kamp bölgesinde motorumuzu modifiye edebileceğimiz özellikler varken bir diğer kamptaysa pek çok yeni silah ve silah özelleştirmesi mevcut.
Kamp alanındakilerin güvenini kazanmak için verdikleri görevleri yapmalı, avladığınız hayvanların etini, derisini kamp mutfağına getirmeli, zombilerden düşürdüğünüz çeşitli ödülleri de kamptakilerle paylaşmalısınız. Onlar için yaptığınız her şey kamptakilerin size olan güvenini arttırıyor. Bunun da çeşitli seviyeleri var. Kampın nimetlerinden faydalanmak için bu seviyeyi arttırmanız lazım.
Oyunda NERO adı verilen bir araştırma örgütü var. Bu örgüt yaşanan olaylar sonrasında çeşitli bölgelere araştırma üsleri kurmuş. Ancak işleri bitince de bu noktaları terk etmiş. Bu üsleri bulup tekrar çalışır hale getirdiğiniz takdirde hem içerideki mühimmatlara hem de enjektörlere erişebiliyorsunuz. Bu enjektörleri karakterinizin bazı özelliklerini geliştirmek için kendinize uygulayabilirsiniz. Ayrıca her bir üssü aktif ettiğinizde yeni bir fast travel noktası kazanmış oluyorsunuz. Oyun, benzininiz el verdiği ölçüde fast travel yapmanıza izin veriyor. Tabi dilerseniz tüm yolları kendiniz arşınlayabilirsiniz.
Gerek karakteri kontrol ederken gerekse de motor sürerken fark ettiğimiz ve aslında bir nebze canımızı da sıkan bir detay var. O da hareket animasyonlarındaki gecikme süresi. Benzer bir gecikme Red Dead Redemption 2’de de mevcuttu. Ancak gerek karakterin gerekse de oyun dinamiklerinin hızlı aksiyonlara odaklı olmamasından dolayı bu durum Red Dead Redemption 2’de fazla sırıtmıyordu. Days Gone’da ise biraz sırıtıyor. Tepki süresindeki gecikmeden dolayı motorunuzu son sürat sürmeniz pek mümkün olmuyor. Animasyonlar siz bastığınız anda gerçekleşmediği için motor sürerken zorlanıyorsunuz. Bu durum, özellikle kovalamaca anlarında işleri can sıkıcı bir hale getirebiliyor.
Haritanın çeşitli noktalarında hastalık sahaları mevcut. Buralarda da ateşe verilmesi gereken bazı bölgeler bulunuyor ve bunu yaptığınız takdirde bu bölgeleri de fast travel noktası olarak kullanabiliyorsunuz. Tabi özellikle hastalık sahası etrafında sayıca daha fazla zombi ya da oyundaki ismiyle freaker bulunuyor. Freakerlar sadece yetişkinlerden oluşmuyor. Virüsten etkilenenler arasında çocuklar da var. Bazen onlarla da mücadele etmeniz gerekebiliyor. Tabi baktınız ortam pek içinden çıkılacak gibi değil. Böyle durumlarda en güzeli topuklamak. Oyunun zorlayıcılığı tatmin edici seviyede. Freakerların sayıca fazla olduğu bir bölgeden geçerken tedirgin etmeyi başarıyor. Buna mermi, benzin ve sağlık ekipmanı sıkıntıları da eklenince yer yer çaresizliğinizi kabullenip çareyi kaçmakta buluyorsunuz. Silahlarınız tükendiği noktada kapan kurma gibi dinamikler imdadınıza yetişebilir.
Oynanışla alakalı değinmemiz gereken bir diğer noktaysa vuruş hissi. Silahlı çatışmalar çok üst düzey değil belki ama oyunu oynattıracak seviyede. Buna karşılık yakın dövüşler oldukça tatmin edici. Düşmanlarınızın hasar alırken verdiği tepkiler ve animasyonlar da bu tatmin hissini destekleyen önemli unsurlar. Bir diğer mekanik ise dürbünümüz. Özellikle gizliliğin ön planda olduğu anlarda düşmanları işaretlemek işinizi kolaylaştırabilir. Son olarak bir de Deacon’ın hayatta kalma görüşü isimli özelliği var. Bu özelliği aktif ederek izini sürdüğümüz canlıların ayak izlerini veya yakınımızdaki eşyaları görebiliyoruz. Bunu, benzer türdeki popüler bazı oyunlarda gördüğümüz sistemlerin bir benzeri olarak düşünebilirsiniz.
Ayrıca Deacon’ı geliştirebileceğiniz bir yetenek sistemi mevcut. Bu sistem 3 farklı alana odaklanmış. Yakın dövüş, silah becerileri ve hayatta kalma. İlerlemeniz sırasında kazandığınız yetenek puanlarıyla buradan çeşitli özellikleri açabilirsiniz. Bahsedebileceğimiz bir diğer dinamikse kayıt sistemi. Oyunda kamp alanlarında veya motosikletinizin yakınlarında olduğunuz sürece hızlı kayıt imkanı tanınıyor.
Days Gone görsel anlamda, kendisinden önceki PlayStation 4’e özel oyunlarda da olduğu gibi son derece etkileyici grafiklere sahip. Gece gündüz döngüsü ve değişken hava koşullarıyla birlikte manzaralar oldukça etkileyici. Fotoğraf modunu kullanarak tablo yapıp duvara astıracak kareler yakalamanız mümkün. Online modu bulunmaması, tamamen hikaye odaklı bir oyun olması özellikle içinde bulunduğumuz dönemde oldukça önemli.
Gel gelelim Days Gone, saydığımız önemli artılarına rağmen diğer PlayStation özel oyunları gibi çekici, onlar kadar bağlayıcı değil. Hikayesini yeterince ön planda tutmuyormuş hissiyatı, yan karakterlerin son derece sıradan olması ve bağ kuramıyor oluşumuz, oyundan tam anlamıyla keyif almanızı engelliyor. Bir boşluk hissi oluşturuyor. Tabi bir de performans sıkıntısı var. Öyle ki bazen kasılmalardan dolayı “yok mu şurada bir ayar, grafikleri biraz düşüreyim” diyesiniz geliyor. Oyundakı bu sıkıntılar pastasına krema olarak uzun yükleme sürelerini de sıkınca Days Gone teknik konularda sınıfta kalan bir oyun oluyor.
Kısacası Days Gone iyi yönleri olduğu kadar sıkıntıları da olan bir oyun. Artık bir kült haline gelmiş PS4 özel oyunlarıyla aynı kefeye koyulabilecek bir oyun değil. Dünyası göz önüne alındığında hele ki bu tarz oyunları da seviyorsanız kesinlikle şans verilesi bir yapım. Şayet ilginizi çektiyse belki güncellemelerle biraz olsun teknik sıkıntıları aşmasını beklemek mantıklı olabilir.
Bu yazımızda PlayStation 4’e özel olarak çıkış yapan Days Gone’ı inceledik. Bir başka incelemede görüşmek üzere. Herkese iyi oyunlar.
PlayStation cephesi içinde bulunduğumuz konsol nesli boyunca özel oyunlarıyla kullanıcılarını mutlu etmeyi başardı. Şimdiyse sırada; geçmişte Syphon Filter serisine imza atmış Bend Studio’nun ellerinde şekillenen Days Gone var. Oyunun detaylarına geçmeden önce Days Gone’ın çıkışına kadar geçen sürenin biraz sancılı olduğunu hatırlatmak isterim. Zira bugüne kadar birden fazla çıkış tarihi konuşuldu, erteleme haberleri geldi, yapımcı ekibin stüdyosu yer değişikliği yaşadı ama en nihayetinde oyun son haline ulaştı ve karşımıza çıktı. Bakalım PlayStation 4’ün en yeni özel oyunu da diğerleri gibi kalıcı bir etki bırakmayı başarabilmiş mi?
İlk olarak arayüzden başlayalım. Her ne kadar incelememizde kullandığımız görüntülerde sizlere yansımıyor olsa da Days Gone’da Türkçe arayüz ve altyazı desteği mevcut. Sony’nin pek çok özel oyununda karşılaştığımız bu desteği Days Gone’da da görmek güzel. Oyun tek bir zorluk seviyesine sahip değil. Başlangıçta kolay, normal ve zor olmak üzere 3 farklı seçenek sunuluyor. Biz incelememiz boyunca oyunu normal zorluk seviyesinde oynadık. Şayet ilerlemeniz sırasında bir yerde sıklıkla başarısız olursanız oyun size zorluk seviyesini düşürmek isteyip istemediğinize dair bir seçenekte sunuyor.
Days Gone en kaba tabiriyle açık dünyaya sahip zombi temalı bir oyun. Ana karakterimiz Deacon St. John. Kendisi eski bir kanun kaçağı ve aynı zamanda motorcu. Motosikleti onun ayrılmaz bir parçası ve bu durum onu kontrol edecek olan bizler için de geçerli.
Tüm dünyayı etkileyen küresel bir salgının ardından sağ ve sağlıklı kalmayı başarmış insan azınlığının bir parçası olarak bu mahvolmuş dünyada çeşitli belalara bulaşıyor, hedeflerimize ulaşana kadar yer yer ayıya dayı diyor, her adımımızı dikkatli bir şekilde atarak gerek bu hastalıklı yaratıklara gerekse de kaynak mücadelesi yüzünden birbiriyle çatışan insanlara karşı mücadele veriyoruz.
Days Gone, adapte olmanın biraz zaman aldığı farklı bir ilerleyişe sahip. Görevler kendi içlerinde belirli bir hedef taşımanın yanı sıra ana konular üzerinde de çeşitli sır perdelerini aralıyor. Örneğin bir görevi yaptığınızda bir konuyla alakalı %8’lik, %10’luk bir ilerleme kaydediyorsunuz. Yani kısacası görevler, hikaye bütününü ortaya çıkaran temel konu başlıklarıyla alakalı yüzdelik ilerlemeler sağlıyor. Bu ilerleme sırasında hem bazı konuları çözüme kavuşturuyorsunuz hem de elde ettiğiniz bilgiler gelecekte karşılaşacağınız durumlarla alakalı seçimlerinizi etkileyebiliyor. Burada da aslında oyunun bir diğer dinamiğiyle karşılaşıyoruz. Days Gone, bazı noktalarda seçimi size bırakıyor. Yer yer bazı görevler birbirine benzese de hem aksiyona hem gizliliğe yönelik görevlerin olması çeşitlilik adına güzel.
Oyuna başladığımız ilk dakikalarda dikkatimizi en çok çeken şey yükleme süreleri oldu. Hani bir ara sahne girer, sahnenin sonuna doğru kamera karakterin arkasına doğru yaklaşır ve karakter sizin kontrolünüze geçer ya. Evet o pek çok oyundan aşina olduğunuz dinamik bu oyunda da var ama karaktere geçerkenki o arada bile bir yükleme ekranı girebiliyor. Bu da ister istemez oyuncuların canını sıkabilir. Tabi başlangıçta karşılaşacağınız uzun yükleme ekranları oyunun genelinde mevcut değil. Sıklıkla açık dünyada gezinti yaptığınız için ilerleyen aşamalarda yükleme ekranlarını daha az görüyorsunuz.
Days Gone’ın haritası, içinde bulunduğumuz bu hastalıklı dünyanın zorluklarını oyuncuya hissettirmek adına çeşitli özelliklerle donatılmış. Kaynakların oyunda önemli bir yeri var. Girdiğiniz ortamları iyice araştırmalı ve işinize yarayacak şeyleri toplamalısınız. Terk edilmiş evler, araçlar, mekanlar hepsi potansiyel kaynak noktaları. Deacon için çeşitli sağlık malzemeleri veya mermi vb. mühimmatları, yakın dövüşlerde kullanabileceğiniz, demir boru, beyzbol sopası, iğneli kütük gibi silahları bu şekilde toplayabilirsiniz. Tabi bu yakın dövüş silahlarının kullanıldıkça yıpranmasını da hesaba katmanız lazım. Bu silahlar vurdukça hasar alıyor ve genelde 4-5 kişiyi patakladıktan sonra kullanılamaz hale geliyor.
Sadece yakın dövüş silahları değil motorunuz da çarpmaların etkisiyle hasar alabiliyor. Bu hasarı gidermek için etraftan tamir parçaları toplamanız gerekiyor. Aynı şekilde benzin miktarına da dikkat etmeniz lazım. Bir yerden bir yere giderken bu benzin beni götürür mü diye hesap etmeniz ve gerekirse önce benzinliğe uğrayıp sonra göreve gitmeniz veya etraftan benzin bidonu bulmanız gerekiyor. Etraftan bulduğunuz eşyalalarla yayınız için oklar, sağlık için iğneler ve molotof kokteyli gibi silahlar üretebiliyorsunuz. Yani oyunda crafting sistemi mevcut.
Özelleştirme seçenekleri bununla da sınırlı değil. Motosikletinizin de hem dış görünüşünü hem de iç donanımını değiştirebiliyorsunuz. Tabi bunlar için para biriktirmeniz ve kamp alanlarındaki insanlarla etkileşime geçip onların güvenini kazanmanız gerekiyor. Haritanın çeşitli noktalarında hem bizlere saldırabilen haydut kampları hem de kendileri için görev yapabileceğimiz insanların bulunduğu kamplar var. Bu kampların her birinin de işimize yaradığı farklı noktalar var. Örneğin bir kamp bölgesinde motorumuzu modifiye edebileceğimiz özellikler varken bir diğer kamptaysa pek çok yeni silah ve silah özelleştirmesi mevcut.
Kamp alanındakilerin güvenini kazanmak için verdikleri görevleri yapmalı, avladığınız hayvanların etini, derisini kamp mutfağına getirmeli, zombilerden düşürdüğünüz çeşitli ödülleri de kamptakilerle paylaşmalısınız. Onlar için yaptığınız her şey kamptakilerin size olan güvenini arttırıyor. Bunun da çeşitli seviyeleri var. Kampın nimetlerinden faydalanmak için bu seviyeyi arttırmanız lazım.
Oyunda NERO adı verilen bir araştırma örgütü var. Bu örgüt yaşanan olaylar sonrasında çeşitli bölgelere araştırma üsleri kurmuş. Ancak işleri bitince de bu noktaları terk etmiş. Bu üsleri bulup tekrar çalışır hale getirdiğiniz takdirde hem içerideki mühimmatlara hem de enjektörlere erişebiliyorsunuz. Bu enjektörleri karakterinizin bazı özelliklerini geliştirmek için kendinize uygulayabilirsiniz. Ayrıca her bir üssü aktif ettiğinizde yeni bir fast travel noktası kazanmış oluyorsunuz. Oyun, benzininiz el verdiği ölçüde fast travel yapmanıza izin veriyor. Tabi dilerseniz tüm yolları kendiniz arşınlayabilirsiniz.
Gerek karakteri kontrol ederken gerekse de motor sürerken fark ettiğimiz ve aslında bir nebze canımızı da sıkan bir detay var. O da hareket animasyonlarındaki gecikme süresi. Benzer bir gecikme Red Dead Redemption 2’de de mevcuttu. Ancak gerek karakterin gerekse de oyun dinamiklerinin hızlı aksiyonlara odaklı olmamasından dolayı bu durum Red Dead Redemption 2’de fazla sırıtmıyordu. Days Gone’da ise biraz sırıtıyor. Tepki süresindeki gecikmeden dolayı motorunuzu son sürat sürmeniz pek mümkün olmuyor. Animasyonlar siz bastığınız anda gerçekleşmediği için motor sürerken zorlanıyorsunuz. Bu durum, özellikle kovalamaca anlarında işleri can sıkıcı bir hale getirebiliyor.
Haritanın çeşitli noktalarında hastalık sahaları mevcut. Buralarda da ateşe verilmesi gereken bazı bölgeler bulunuyor ve bunu yaptığınız takdirde bu bölgeleri de fast travel noktası olarak kullanabiliyorsunuz. Tabi özellikle hastalık sahası etrafında sayıca daha fazla zombi ya da oyundaki ismiyle freaker bulunuyor. Freakerlar sadece yetişkinlerden oluşmuyor. Virüsten etkilenenler arasında çocuklar da var. Bazen onlarla da mücadele etmeniz gerekebiliyor. Tabi baktınız ortam pek içinden çıkılacak gibi değil. Böyle durumlarda en güzeli topuklamak. Oyunun zorlayıcılığı tatmin edici seviyede. Freakerların sayıca fazla olduğu bir bölgeden geçerken tedirgin etmeyi başarıyor. Buna mermi, benzin ve sağlık ekipmanı sıkıntıları da eklenince yer yer çaresizliğinizi kabullenip çareyi kaçmakta buluyorsunuz. Silahlarınız tükendiği noktada kapan kurma gibi dinamikler imdadınıza yetişebilir.
Oynanışla alakalı değinmemiz gereken bir diğer noktaysa vuruş hissi. Silahlı çatışmalar çok üst düzey değil belki ama oyunu oynattıracak seviyede. Buna karşılık yakın dövüşler oldukça tatmin edici. Düşmanlarınızın hasar alırken verdiği tepkiler ve animasyonlar da bu tatmin hissini destekleyen önemli unsurlar. Bir diğer mekanik ise dürbünümüz. Özellikle gizliliğin ön planda olduğu anlarda düşmanları işaretlemek işinizi kolaylaştırabilir. Son olarak bir de Deacon’ın hayatta kalma görüşü isimli özelliği var. Bu özelliği aktif ederek izini sürdüğümüz canlıların ayak izlerini veya yakınımızdaki eşyaları görebiliyoruz. Bunu, benzer türdeki popüler bazı oyunlarda gördüğümüz sistemlerin bir benzeri olarak düşünebilirsiniz.
Ayrıca Deacon’ı geliştirebileceğiniz bir yetenek sistemi mevcut. Bu sistem 3 farklı alana odaklanmış. Yakın dövüş, silah becerileri ve hayatta kalma. İlerlemeniz sırasında kazandığınız yetenek puanlarıyla buradan çeşitli özellikleri açabilirsiniz. Bahsedebileceğimiz bir diğer dinamikse kayıt sistemi. Oyunda kamp alanlarında veya motosikletinizin yakınlarında olduğunuz sürece hızlı kayıt imkanı tanınıyor.
Days Gone görsel anlamda, kendisinden önceki PlayStation 4’e özel oyunlarda da olduğu gibi son derece etkileyici grafiklere sahip. Gece gündüz döngüsü ve değişken hava koşullarıyla birlikte manzaralar oldukça etkileyici. Fotoğraf modunu kullanarak tablo yapıp duvara astıracak kareler yakalamanız mümkün. Online modu bulunmaması, tamamen hikaye odaklı bir oyun olması özellikle içinde bulunduğumuz dönemde oldukça önemli.
Gel gelelim Days Gone, saydığımız önemli artılarına rağmen diğer PlayStation özel oyunları gibi çekici, onlar kadar bağlayıcı değil. Hikayesini yeterince ön planda tutmuyormuş hissiyatı, yan karakterlerin son derece sıradan olması ve bağ kuramıyor oluşumuz, oyundan tam anlamıyla keyif almanızı engelliyor. Bir boşluk hissi oluşturuyor. Tabi bir de performans sıkıntısı var. Öyle ki bazen kasılmalardan dolayı “yok mu şurada bir ayar, grafikleri biraz düşüreyim” diyesiniz geliyor. Oyundakı bu sıkıntılar pastasına krema olarak uzun yükleme sürelerini de sıkınca Days Gone teknik konularda sınıfta kalan bir oyun oluyor.
Kısacası Days Gone iyi yönleri olduğu kadar sıkıntıları da olan bir oyun. Artık bir kült haline gelmiş PS4 özel oyunlarıyla aynı kefeye koyulabilecek bir oyun değil. Dünyası göz önüne alındığında hele ki bu tarz oyunları da seviyorsanız kesinlikle şans verilesi bir yapım. Şayet ilginizi çektiyse belki güncellemelerle biraz olsun teknik sıkıntıları aşmasını beklemek mantıklı olabilir.
Bu yazımızda PlayStation 4’e özel olarak çıkış yapan Days Gone’ı inceledik. Bir başka incelemede görüşmek üzere. Herkese iyi oyunlar.