İnce Satırlar
Liste Modu
Döşeme Modu
Sade Döşeme Modu
Blog Modu
BackBeat 500 daha çok yolda izde kullanmaya odaklı, fit ve taşınması kolay bir kulaklık. Kablosuz yapısı ve 18 saate kadar kullanım süresiyle gelen BackBeat 500’ün kutusunu açarak incelememize başlayalım.
Şık ve detaylı kutusundan taşıma kılıfı içerisinde kulaklığın kendisi, şarj için Micro USB ve 3.5mm jack kablosu çıkıyor. Bir ucu açılı, silikon yapılı 1.5 metre uzunluğunda bir kablo bu yalnız kulaklığın rengiyle uyumlu olsaymış güzel olurmuş. Taşıma kılıfı yine sitemizde incelediğimiz BackBeat Pro 2’nin içi kadife kılıfı kadar kaliteli değil, hatta yarı kalitesinde bile değil ama işini yaptığını söyleyebilirim.
BackBeat 500 beyaz, yeşil ve koyu gri rengi seçeneğine sahip, elimizdeki beyaz olanı. 155 gram ağırlığında, ki ben 159gram olarak ölçtüm, hafiflik odaklı kulaklığın geneline beyaz renkli plastik hakim, yastıklar gri. Yastıkların içleri ve bantlar ise turuncu renkli, üzerinde ayar için kılavuz çizgiler yok lakin metal olduklarından plastiğe göre çok daha sağlam hissettiriyorlar.
Kafa bandındaki yastık nefes alıp verebilen, gayet yumuşak bir sünger, baskı yapmaktan çok kafanızın şeklini alıyor diyebilirim. Üstündeki, mat beyaz yüzeye ışıkta beliren bir Platronics logosu işlenmiş. Bant gayet esnek, çatır çutur sesler çıkarıp şevkinizi kırmıyor, haliyle korkutmuyor da, hiç öyle zorlarım da kırarım gibi gelmiyor açıkçası.
Metal bantlardan sonra sürücü haznelerine iniyoruz. Sağda açma kapama ve Bluetooth eşleştirme butonu var, onların da altında spikerle batarya durumunu ve bağlı cihazların durumunu yoklayabileceğiniz, aramaları yanıtlayabileceğiniz, son numarayı tekrar arayabileceğiniz geniş bir buton var, başparmakla erişmesi, basması kolay.
Arama yanıtlamak dedik, evet üzerinde gayet kaliteli, etraf gürültüsünden sesinizi ayırt etmekte zorlanmayan bir mikrofon var, ayrıca Google Now, Cortana ve Siri ile etkileşime geçebiliyorsunuz, karşıya giden sesin kalitesi telefonum S7 Edge’in mikrofonundan kötü ya da iyi fark oluşturmadı.
Sol haznede, altta kablolu kullanmak için 3.5mm jack ve şarj için Micro USB girişi var, üstlerinde de ses ayarı butonları konumlandırılmış. Bu haznenin dışa bakan yüzeyi silikon bir malzemeden, açıkçası kir tutmaya ve sararmaya müsait, yine sert plastik kullanılabilirmiş. Buradan telefona bağlı kalmadan müzik geçebiliyor veya durdurabiliyorsunuz, sesi kapama tuşu aradım doğrusu, olmalıydı da.
Bluetooth 4.1 ile 10 metreye kadar destekli, araya iki duvar girse de sözünü tutuyor ve otomatik olarak aynı anda 2 cihaza bağlanıp 8 cihaza kadar eşleşebiliyor, mesela ben dizüstüm ve telefonumu bağladım, ses kaynağı telefondan dizüstüye 3-4, dizüstünden telefona 10 saniye civarında geçti, pek de kısa süreler değil ama baştan bağlantıyı kes, eşleştir zahmetinden kurtarmış oluyor. İki cihaza bağlı olduğu ve akış olduğu sırada arama gelirse şayet telefondan gelen sesin kesik kesik geldiğini belirteyim.
Batarya ömrü için kağıt üstünde 18 saate kadar müzik ve konuşma süresi belirtilmiş, kullandığım süre ve kulaklıktaki kendi deneyimlerimle süreyi teyit etmekle kalmadım, üstüne de çıktım, 20-21 saat civarı kullanabildim, genellikle %50 ses ayarında kullandığımı ekleyeyim. Uzun lafın kısası, günde 2 saat kullanımla neredeyse 1.5 hafta kullanabiliyorsunuz kulaklığı, 6 aya kadar da uyku süresine sahip, açık unuttum şarjı bitti gitti yok, ben neredeyse hiç kapamadım kulaklığı. Kendinden neredeyse üç kat daha pahalı ve %30 daha ağır Beats Solo Wireless 3’teki gibi 40 saat veya 30mm sürücülü, 190 gram ağırlığındaki Sony MDR-XB650BT gibi 30 saat kullanım süresi sunmuyor belki ama hem hepsinden daha hafif, hem de şarjı var mıydı diye düşündürtmeyecek kadar uzun süre çalışıyor diye düşünüyorum, en azından benim gibi cihazlarını şarj etmeyi çoğunlukla unutan birisi için.
Ekleyelim, kulaklığı telefonumun adaptörüyle 2.00-2.30 saat civarında şarj edebildim. Plantronics hafifliği hedefleyip bir yandan da kullanıcıyı nasıl şarjla uğraştırmam odağıyla çalışmış diyebiliriz.
Kritik yerlere geldik, yastıklar ve sürücüler. Gri, suni deri yastıklar öyle süper yumuşak değiller, hatta belirli bir formda kalabilmeleri için seçim yoğunluğu yüksek bir süngerden yana olmuş, kafaya tam oturuyor, hazneler de hafif açıyla dengeli bir biçimde kavrıyor, kulaklığı daha çok kafabandı değil yastıklar taşıyor diyebilirim, kafa bandını hissetmiyorsunuz bile. Hazneler sadece içeri dönebildikleri için boynunuzda da rahatlıkla taşıyabiliyorsunuz.
Ben bir seferde en fazla 1.5 saat kadar kullanabildim kulaklığı, hava almadıkları için kulaklarınızı sıcak tutuyor ve özellikle sıcak havalarda terletiyorlar lakin bunlar benim tercih ettiğim fedakarlıklar, peki niye? Hava almadıkları ve vakumladıkları için ses izolasyonları bir kulaküstüden beklemediğim kadar iyi, bir şeyler dinlemiyor olsanız bile dışarının kuru gürültüsünü kesiyorlar, işin içine müzik girdiği vakit ortamdan iyice izole oluyorsunuz.
Aynısı dışarısı için de geçerli, son ses ayarında bile dışarı sızan ses gayet az mesela toplu taşımada kimseyi rahatsız etmezsiniz, bence bu çok çok önemli bir seçim kriteri. İşin özü burada uzun kullanım süresi ve konfordan daha çok ses yalıtımına odaklanılmış, kulaklığı çıkardığımda beni yorduğunu hissetsem de benim tercihim ses yalıtımından yana.
Haznelerin içinde 40mm’lik sürücüler var, resmi dökümantasyonlarında frekans aralığı ve hassasiyet değerleri belirtilmemiş, o halde kağıtüstü değerlerden tamamen sıyrılalım. Kulaklığın maksimum sesi gayet iyi, kulak çınlatacak kadar değil ama keyif alacağınız seviyeden daha yüksek diyebilirim, boynunuzdayken de bir şeyler dinleyebilirsiniz, ekleyelim distorsiyon oluşmuyor. Kutudan çıktığı haliyle ses profili sıcak tonlardan, basslardan yana, basslar da öyle hiç fena basslar değiller, 32hz kanalında basslar titretiyor, Rap, RnB ve Trap türü veya orkestral parçalar dinlemek çok keyifli.
Tizler basslardan ayrışabiliyor, biraz ekolayzır ayarıyla bası tiziyle hayli dengeli bir kulaklık haline geliyor ama o kulağımı tırmalayacağını bildiğim tizler BackBeats 500’de bir perde arkada kalıyor, kesinlikle rahatsız edici bir seviyede değil, Rock, folk rock ve metal parçaları da keyifle dinledim. Genel olarak ses ayrımı ve detay gücü her türden müziği keyifle müzik dinlemek için iyi, dengeli bir kulaklık, sahne performansı ve yön tayini ise pek etkileyici değil, yani şu enstrüman şuradan, vokal buradan geliyor gibisinden hissiyat vermedi, bu boyutlardaki bir hazne ve yapı için doğal bir durum.
BackBeats 500’ü S7 Edge ile kablolu kullandığımda, telefonun jack çıkışından mütevellit maksimum çok az düştü, gördüğüm kadarıyla çok abartılı bir güç ihtiyacı yok, kablolu ve kablosuz arasında da dinlediğiniz müziklerin kalitesi fark etmeksizin hissedilir bir kalite farkı yok, kablosuz aktarımdaki ses kalitesi gayet iyi.
BackBeat 500 rengine göre giyiminize kuşamınıza uydurabileceğiniz tasarımı güçlü bir kulaklık, beyaz renkli genel temasına ek gri ve turuncu kısımlar kulaklığı sportif bir görünüme kavuşturmuş. 155 gramda, ses yalıtımı gayet iyi sağlanmış, dengeli hale getirebileceğiniz 40mm sürücülerle 18 saatin de üstünde kullanım süresi gayet iyi ama daha önce de dediğim gibi, yastıklar daha çok ses yalıtımı odaklılar.
Bu videonun çekildiği tarih itibarıyla 450-500 liralık bir fiyat etiketine sahip, Plantronics’in kendi içerisince, segmenti itibarıyla aktif gürültü engelleyicili, cüsseli abisi BackBeat Pro 2’nin yarı fiyatından da ucuz tabii. Rakiplerine baktığımızda Samsung Level On ve gürültü engelleyicili Level On Pro’dan 100-150 lira daha ucuz, daha hafif ve benzer kullanım süresine sahip BackBeat 500.
Uzun lafın kısası, ses izolasyonu odaklı, detaylarıyla baslarıyla tizleriyle her türlü müzik türüne uygun, kablosuz kullanımda kayıpsız aktarım yapailen, 1-1.5 hafta bataryasına bakmadan kullanabileceğiniz, en önemlisi de segmentinde fiyat performansı yüksek, kulaküstü bir kulaklık arıyorsanız eğer BackBeat 500'e mutlaka göz atın.
