İnsanların düşman olarak gördükleri veya hareketlerinden şüphelendikleri kişileri takip etme arzusu ve çabası belki de insanlığın ilk günlerinden bu yana var olan bir olgu. Gün geldi at üstünde, gün geldi kaleye casuslar sokarak insan gücüyle yapılan bu faaliyetler teknolojinin gelişmesi ile birlikte artık daha kolay ve hissedilemeyen bir şekle girdi.
İnsanların fırsat bulunan her anda karşı tarafı izlemeye çalıştığını görüyoruz. Sovyetler Birliği dönemine ait NSA kayıtlarında ortaya çıkan bilgiler Sovyetlerin bugünkü teknoloji ile yarışacak kadar ileri tekniklerle ABD'li diplomatların izlediğini ortaya koydu.
Raporlara göre 1970'li yıllarda Sovyet ajanları ABD'li diplomatların IBM Selectric adındaki elektrikli daktilolarına elektronik düzenekler yerleştirerek her tuş hareketini kaydetti ve çok özel mektuplara erişme imkanı yakaladı.
Bu elektronik düzenek daktilo yazım alanı boyunca uzayan bir metal şerit şeklindeydi ve çeşitli devreler ile daktilo imlecinin konumunu ve vurulan karakterleri doğru bir şekilde algılayabiliyordu. Daha da ilginci bu elde edilen verileri anlık olarak radyo frekansı şeklinde merkez üsse gönderiyordu. Elektronik devreler 8 adet 4-bitlik bilgiyi tutabiliyordu. Hafıza dolduğunda ise gönderim gerçekleşiyordu. Bu şeritler sadece X-ray ışınları ile bulunabiliyordu.
ABD hükümeti 1976-1984 yılları arasında diplomatların kullandığı 16 elektrikli daktiloyu inceledi ve özellikle Moskova ve Leningrad şehirlerinde görev yapan diplomatların cihazlarında bu şeritlere rastladı. Sovyetler tam 8 yıl boyunca hissettirmeden diplomatları izlemeyi başarmıştı.
Sovyetler sadece keylogger kullanmıyordu. Kişinin ne zaman yazmaya başladığını veya daktilo silindirinin ne zaman başa döndüğünü anlayabilmek açısından odaya bir de mikrofon yerleştirmişti. Böylece ortaya bir algoritma çıkmıştı.
Sovyetler bu şeritleri sürekli yeniledi ve güncelledi. Şeritlerin bazılarında DC akım, bazılarında ise AC akım kullanılıyordu. Kullanıcı daktiloyu açıp kapattığında algılayan ve kayda başlayan sistemler bile mevcuttu. Bu şeritler genelde pil ile ayakta tutuluyordu.
Sovyetler şeritlerin fark edilmemesi için her türlü tedbiri almıştı. Tüm mekanizma televizyon istasyonlarının kullandığı frekans bandında iletişim kurduğu için fark edilmesi zordu. Ayrıca ajanlar daktilonun incelendiğini fark ettiğinde mekanizmayı kapatabiliyordu.
Project Gundam olarak isimlendirilen bu izleme sistemi aslında günümüz keylogger denilen zararlı yazılımların ilk örneği sayılabilir. 40 yıl önce bu tarzda izlemeler olabildiğine göre günümüzde varılan son noktanın tahmin bile edilemeyeceğini düşünüyoruz.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Bana çok korkutucu geliyor bunlar.