Yaşanan bu deprem felaketi beraberinde sorulması gereken soruları da gündeme taşıdı. Zira Türkiye, daha doğrusu bilim insanlarımız on yıllardır bu gölgede deprem olacağını söylüyordu. 1996 yılında, bundan 27 yıl önce yayınlanan 'Türkiye'nin olası sismik boşluk haritası’ ve onun yazarları Ramazan Demirtaş ve Rüçhan Yılmaz bizleri aslında uyarmıştı.
Elbette bilim insanları bizleri sadece 1996 yılında uyarmadı, o tarihten günümüze kadar Türkiye’nin önde gelen bilim insanları Türkiye’nin deprem riskinin yüksek olduğu bölgelerini defalarca kez söylemişti. Kahramanmaraş’ta yaşadığımız yıkıcı deprem de bu söylemlerde işaret edilen bölgelerden birisi.
Bilimsel veriler, levhanın yapısı, stresin büyüklüğü gibi basit matematiksel işlemlerin sonucunda bir bölgenin, daha doğrusu fayın ne kadar büyüklükte bir deprem üreteceği büyük bir doğruluk payıyla saptanabiliyor. Saptanamayan tek şey ise depremin ne zaman olacağıdır. Bu bağlamda, Kahramanmaraş’ta olması beklenen depremin boyutu zaten yer bilimciler tarafından biliniyordu ve kamuoyu ile paylaşılıyordu.
Peki Türkiye'nin sismik boşluk haritası nedir?
Yapılan çalışmada şu ifadeler dikkat çekiyor:
“Doğu Anadolu fayı, yüzyılımızda ve önceki yüzyıl içerisinde olduğu gibi sismik olarak oldukça suskun bir dönem geçirmektedir. Bu faydaki sismik boşlukların dağılımları, muhtemelen Kuzey Anadolu Fayı’ndaki 1939-1967 deprem serisine benzer bir deprem serisinin önümüzdeki yüzyıl içerisinde oluşabileceğini göstermektedir. Bu fayın kısa bir süre içerisinde tamamen kırılmasına neden olabilecek 1939 Erzincan depremine benzer bir büyük deprem tetikleme rolü üstlenebilir.” Çalışmada Doğu Anadolu fayının bu işaret edilen kısımlarında çalışmaların yoğunlaştırılması, deprem tehlikesinin belirlenmesi ve zararların ez aza indirilmesi için önlemlerin alınması vurgulanıyor.
- 1998 Ceyhan depremi (6.3)
- 2000 Akşehir depremi (6.0)
- 2002 Eber-Çay depremi (6.2 ve 6.0)
- 2011 Van depremi (7.2)
- 2017 Gökova depremi (6.6)
- 2020 Doğanyol depremi (6.8)
- 2023 Pazarcık depremi (7.7)
Türkiye, Geç Tersiyer döneminde birleşmiş kıtasal parçalardan oluşmuş genç bir kara parçası. Türkiye aynı zamanda özellikle Ege olmak üzere en aktif deprem bölgelerine sahip. Dolayısıyla depremler Türkiye’nin bir parçası. Kurulacak şehirler, inşa edilecek binalar bu gerçek göz önüne alınarak yapılmalı. Türkiye’nin deprem gerçeğini ve risklerini anlatan, araştıran ve projeler üreten bilim insanları daha fazla dinlenmeli. Nitekim Demirtaş ve Yılmaz’ın yapmış olduğu bu çalışma yer bilimcilerin söylemiş olduğu uyarılardan yalnızca biri.
(Güncellendi: )
Haberi DH'de Gör
{{body}}
{{/longBody}} {{^longBody}}{{body}}
{{/longBody}}