Uygulama ile Aç

610’uncu insan

Bu nasıl bir başlık ve neden bu kadar kısa? dediğinizi duyar gibiyim. Ancak bu, özel bir sayı. Bu, Türkiye için bir ilki temsil eden bir sayı. Bu, kafamızı gökyüzüne kaldırmamızı söyleyen bir sayı.

Her insan gibi siz de ben de hava zifiri karanlık olduğunda kafamızı mutlaka kaldırıp yıldızlara bakmışızdır. Bazen bu bakış çok kısa sürmez, dakikalarca sürer, uzadıkça uzar. En sonunda da ilk baktığımız yeri kaybederiz. Yıldızların arasında kaybolan gözlerimiz, uzaya duyduğumuz merakın ve keşfetme arzusunun esasında bir yansımasıdır.

Dünya üzerinde şimdiye kadar 117 milyar insan yaşadı ve sadece ama sadece 600 küsur kişi, bu büyük soluk mavi noktanın sınırlarını aşarak uzaya adım atabildi. Aralarından biri, sadece sayılarla değil, aynı zamanda bir ulusun gururu ve temsilcisi olarak öne çıkıyor: Alper Gezeravcı.

610

Uzaya çıkan 610'uncu insan olarak, mavi gezegenimizin atmosferini delerek gökyüzüne yükseldi ve Türkiye'nin adını bugüne kadar uzaya çıkmayı başarmış 21 ülkenin arasına yazdırdı. Bu sadece bireysel bir başarı değil, aynı zamanda bir milletin, bir kültürün, bir toplumun kolektif hayalinin bir yansıması.

Her şey gibi bu olayın da nasıl gerçekleştiği hakkında sayısız ve asla bitmeyecek tartışmalara girilebilir: 55 milyon dolara gitti, bu bir turist, roket bizim değil, gittiği yer bizim değil vb. Ancak bunlar yaşanan olay için gerçekten ne kadar önemli?

Uzayın derinliklerine göz kırpan bu cesur Türk, sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda duygusal bir bağ kurarak uzayın derin sessizliğinde Dünya’nın etrafında bir günde 16 tur atıyor. Belki de orada, ISS’te dururken, soluk mavi gezegenimizi seyrederek, dünya üzerindeki insanların küçük farklılıkların ne kadar önemsiz olduğunu düşünüyordur. Belki de orada, insanlığın kolektif geleceğine dair umut dolu bir mesaj taşıyordur.

Uzaya çıkmak neden bu kadar önemli?

Eğer bir insansanız, yerçekimi ve solunabilir havasıyla Dünya oldukça harika bir yer. Ancak her geçen yıl insanlığın Dünya'daki durumu daha da tehlikeli bir hal alıyor. İklim değişikliği, ekonomik güvensizlik ve salgın hastalıklar dünyanın kaynaklarını zorlarken, neden bu kadar parayı uzay araştırmalarına harcayalım? Bu tartışmanın neden gündeme geldiğini anlamak kolay: Dünya'da çözülmesi gereken büyük sorunlar var ve uzaya gitmek pahalı. Ancak bu aşırı basitleştirme insanlığın doğasını göz ardı ediyor.

Peki insanlığın doğası nedir? Elbette bunu hangi bilim insanına sorsanız size farklı bir cevap verecektir. Ancak bence hepsinin temeli aynı yere çıkıyor: Keşfetme arzusu. İlk yerleşik hayatın bugünkü Türkiye sınırlarını da kapsayan Mezopotamya’da ortaya çıktığı varsayılıyor. Peki atalarımız neden diğer coğrafyalara seyahat ettiler? Neden Ümit Burnu keşfedildi?

Kristof Kolomb’un Amerika kıtasını keşfi, Vasco da Gama’nın deniz yoluyla Hindistan’a ulaşması, James Cook’un Büyük Okyanus’u keşfi, Marco Polo’nun Asya seyahatleri ve Alexander von Humboldt’un Güney Amerika’daki keşifleri, Neil Armstrong’un Ay keşifleri…

Bu keşifler günümüzde kullandığımız teknolojilerin ortaya çıkmasını sağladı. Ve hiç şüphesiz uzay araştırmaları, teknolojik gelişmelerin öncüsüdür. Uzay görevleri, yeni teknolojilerin geliştirilmesine, günlük yaşantımıza uygulanabilen yenilikçi çözümlerin ortaya çıkmasına katkı sağlar.

Bilmeyenler için bunlara örnekler de verebiliriz. Günümüzde bir akıllı telefon alırken ilk neye bakıyoruz? Kamerasının nasıl çektiğine, değil mi? Ama aslında bu bir uzay teknolojisi. 1990'larda NASA'nın Jet Propulsion Laboratuvarı, uzay gemilerinde kullanılabilecek küçük ama bilimsel kalitede kameralar üretmek için çalıştı. Artık tüm kameraların 1/3'ü bu teknolojiyi kullanıyor.

Çizilmeye dayanıklı gözlük camları, LED’ler, kara mayınlarının temizlenmesi, spor ayakkabıları, hafızalı yastıklar, su filtreleme sistemleri, toz temizleme cihazları, kulaktan ölçüm yapan termometreler, kablosuz kulaklıklar, dondurularak kurutulmuş gıdalar, duman detektörleri, bilgisayar fareleri ve çok daha fazlası uzay araştırmaları sayesinde ortaya çıktı.

Hayal etmenin değeri ne kadar?

Alper Gezeravcı’nın ISS’e ayak basması elbette insanlık için küçük ancak Türkiye için büyük bir adım. Bu ilk adım, yanında yapılan 13 deneyi de beraberinde oraya götürdü. Bu deneylerin maddi değeri ölçülebilir. Ancak değeri ölçülemeyecek bir şey var.

Bundan 10 sene hatta 20 sene önce ilkokul öğrencilerine “Büyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorulduğunda mutlaka sınıftaki birkaç kişi “Astronot olmak istiyorum” diye cevap veriyordu. Bu soru lise zamanlarında sorulduğunda ise aynı cevabı almak neredeyse imkansızdı. Çünkü gençler astronot olmayacaklarına inanmışlardı. Ben de onlardan biriydim açıkçası.

Ancak şimdi, çocuklar “Alper abilerinin” kendi çocukluk hayallerini gerçeğe dönüştürüşünü, sınırların ötesinde bir dünyaya uzanmanın ne kadar mümkün olduğunu gördüler. Evet, elbette herkes uzaya gitmeyecek ancak bu gençler uzaya gidilmesini sağlayacak veya orada kullanılacak teknolojileri geliştiren, üreten bilim insanları olacaklar.

Alper Gezeravcı'nın başarısı, genç zihinlere "neden olmasın?" sorusunu sorma cesareti veriyor. İşte buna bir değer biçmek mümkün değil.

Türkiye’yi gelecekte neler bekliyor?

Daha önceki yazılarımızda da aktardığımız gibi Türkiye’de artık uzay alanında önemli çalışmalar yapılıyor. Bu hem ticari tarafta hem de kamu tarafında yürütülüyor. Türkiye Uzay Ajansı’nın Ay hedefleri var ve bunlar aslında ayakları yere basan hedefler.

ROKETSAN, geçtiğimiz yıllarda Mikro Uydu Fırlatma Sistemi (MUFS) Geliştirme Projesinin hayata geçirilmesi için Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) tarafından görevlendirildi. 29 Ekim 2020’de ise ROKETSAN, ilk kez sıvı yakıtlı roket motoru teknolojisiyle uzaya erişti. Fırlatılan SR-0.1 sonda roketinin ilk prototipi, 136 km irtifaya ulaştı. Ağustos 2023’te fırlatılan SR-1 Sonda Roketi ise 300 km irtifa üzerine en az 100 kilogramlık faydalı yükü çıkartma yeteneğine sahip.

ROKETSAN şimdi de ŞİMŞEK Fırlatma Aracı üzerinde çalışıyor. 400 kilogram ağırlığında faydalı yüke sahip olacak ŞİMŞEK-1 Fırlatma Aracı ile 2027 yılında 550 km irtifaya çıkılması hedefleniyor. ŞİMŞEK-2 Fırlatma Aracı’nda ise firma, 700 km irtifa ve 1.5 ton yük hedefliyor.

İşin daha ticari tarafında da çalışmalar ve gelişmeler var. Dünyanın sayılı roket bilimcilerinden Arif Karabeyoğlu’nun vizyonuyla kurulan ve yönetilen DeltaV, bugün hibrit roket motorları konusunda dünyada öncü konumda.

Kendi öz tasarımını kullanan bu roket motorlarının bu alanda dünyanın en az iki yıl ilerisinde olduğu belirtiliyor. Bu motorların bugüne kadar onlarca ateşlemesi gerçekleştirildi. Bazı fırlatma denemeleri de gerçekleştirildi. DeltaV, Milli Uzay Programı çerçevesinde Ay’a gönderilmesi hedeflenen insansız uzay aracında kullanılması planlanan Sonda Roket Sistemini (SORS) geliştiriyor.
2021 yılında dünyanın en yüksek itki yoğunluğuna sahip hibrit roketlerinin ateşlenmesi, 2022 yılında dünyanın yörünge operasyonları için geliştirilmiş ilk Hibrit İtki Sistemi (HİS) ateşlemesi, 2023 yılında parafin/sıvı oksijen yakıt çiftini kullanarak 100 km irtifayı aşan ilk hibrit roket (SORS) ve uzayda ateşlenen ilk hibrit uzay motoru (HİS) ile hızlı bir gelişim yaşanıyor.

Arif Karabeyoğlu aynı zamanda Selçuk Bayraktar’ın Fergani Uzay girişiminde de bulunuyor. Fergani, uzaya tıpkı Starlink gibi yüzlerce uydu göndermeyi hedefliyor. Bu uydulardan ilkinin bu yıl fırlatılacağı da açıklandı. Bayraktar, bu uydulardan 5-15 yıl içerisinde 100’lerce fırlatılacağını söylüyor.

Ayrıca bkz.

Selçuk Bayraktar: Fergani bu yıl ilk uyduyu fırlatacak!

Fergani aynı zamanda bir “uzay otobüsü” projesi üzerinde de çalışıyor. İngilizcede Space Tug olarak biliniyor ve yeni yeni girişilen bir konu. Bu araçlarla uyduların yörüngeler arası seyahati planlanıyor. Bunlar Yörünge Transfer Araçları olarak ifade ediliyor Fergani tarafından. Bu araçlarda Arif Karabeyoğlu’nun özgün hibrit itki sistemleri kullanılacak.

Tüm bu projeler şunu gösteriyor: Günümüzün küçükleri hayallerini gerçekleştirmek için kendi ülkelerinde platform bulabilecek. Burada ticari ve kamu alanında faaliyet gösterebilecekler. Onlar atılan ilk adımı bir adım daha ileriye götürecekler. Çünkü uzay hedefleri bunu gerektiriyor. Uzay araştırmları sadece bir neslin tamamlayacağı şeyler değil. Bazen bir görevin yapılması 30 yıl sürüyor. Bununla birlikte uzay, pahalı bir alan ve sadece burada değil, dünyanın her yerinde halık bu alana bu kadar para harcanmasını mantıklı bulmuyor. Ama dediğimiz gibi, uzay, ilerlemek için gerekli. Bunun nasıl yapılacağı ayrı bir yazı konusu ama halkın bu konuda bilinçlendirilmesi ve yapılan görevlerin, denemelerin ve testlerin tüm şeffaflıkla paylaşılması gerekiyor öncelikle.

Yazımızın sonuna gelirken cümlelerimizi Alper Gezeravcı'nın ISS'teki ilk Türkçe mesajıyla sonlandırıyoruz: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak bizlere emanet eden değerli Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, bu vatan için canını veren tüm şehitlerimize, buraya adım atmamızı sağlayan güçlü iradesiyle devletimize ve bu imkanları bize sağlayan milletimize şükranlarımı sunuyorum. İstikbal Göklerdedir."



Haberi DH'de Gör Yorumlar ve Diğer Detaylar
Whatsapp ile Paylaş

Beğenilen Yorumlar

Tümünü Gör
7 Yorumun Tamamını Gör