Mit 1: Elektrikli araçların çevreciliği yalandır, elektrik fosil yakıtlardan elde edildiği için en az içten yanmalı araçlar kadar çevreye zarar verir
Batarya üretimi her ne kadar yoğun enerji, hammadde ve su kullanımına ihtiyaç duysa da bu konuda da birçok gelişme var. Daha az su kullanan lityum madenciliği, batarya geri dönüşümü konusunda yapılan yatırımlar ve teknolojik gelişmeler madencilik faaliyetlerinin azalmasını sağlayacak. Petrolü ise geri dönüştürmek mümkün değil. Aracın kullanıldığı her saniye petrol yanarak atmosfere karışıyor. Lityum bataryalar ise bir kere üretildiğinde onlarca sene kullanılıyor. Dolayısıyla ikisini kıyaslamak doğru değil. Üstelik arabalarda ömrünü tamamlayan bataryalar hala bol miktarda enerji içerdiği için sabit depolama olarak yıllarca kullanılabilir.
Mit 2: Elektrikli araçların batarya ömrü çok kısa, piller 3-4 senede çöp olur
Elektrikli araçların bataryaları, gelişen teknoloji, batarya soğutma sistemleri ve bataryaların şarj döngüsünün cep telefonu ve laptop pillerinin aksine çok daha az olması sebebiyle çok daha uzun ömürlüdür. Bir cep telefonunun bataryası hemen her gün doldur boşalt yaparken otomobillerde ortalama haftada bir bataryalar doldur boşalt yapılır. Bilindiği üzere bataryaların belirli bir şarj döngüsü ömrü var. Türkiye ve Avrupa verilerine baktığımızda bir otomobilin günde ortalama 35-40 km yol yaptığını görüyoruz. Bu rakamlara göre 400-500 km menzile sahip bir aracın bataryası ortalama 10-12 günde bir tam şarj deşarj döngüsü yapmış oluyor. Üstüne üstlük otomobillerin bataryalarında üstte ve altta pay bırakılarak derin şarj deşarj yapılmasının önüne geçilir ki batarya aşınması açısından çok önemlidir. Tabi bataryalardaki termal sistemler de aşırı ısınmayı engelleyerek batarya ömrünü uzatır. Mobil cihazlarda ise pil soğutma sistemleri bulunmuyor. Bütün bunlar birleşince elektrikli otomobil bataryaları ceplerimizdeki telefonların pillerinden çok daha uzun ömürlü hale geliyor.
Yine başka bir araştırmada farklı araçların kullanıma göre menzil düşüşlerine bakılmış. Aracına göre değişmekle beraber 160 bin km sonunda ortalama %10-20 arası batarya ömründe azalma gözlemlenmiş. Yine Tesla’nın iddiasıyla kendi arabalarından elde ettikleri verilere göre 320 bin km’de ortalama batarya ömrü %88 olmuş.
Mit 3: Elektrikli araçlar gereksiz yere şişiriliyor, geçici bir heves sadece. Hidrojen yakıt hücreli araçlar gelecekte piyasayı domine edecek
Yıllar önce gelecekte içten yanmalı araçların yerini hangi teknoloji alacak diye bir tartışma yapılıyordu. En önemli iki aday hidrojen ve elektrikli araçlardı. Ancak günümüzde bu tartışmanın kazananının kim olduğu gayet açık. Elektrikli otomobiller hızla yaygınlaşırken hidrojenli araçlar sınırlı sayıda üretim ve deneysel birkaç araçtan öteye gidemedi. Peki neden hidrojenli araçlar yarışı kaybetti?
Hidrojenin tek avantajı benzin doldurur gibi çabucak aracın deposunu doldurabilmek. Ancak gelişen batarya teknolojileriyle şarj hızları da gitgide artıyor, gelecekte 10-15 dakikada bataryaları şarj edebilmek mümkün hale gelecek. Dolayısıyla bu avantajın da çok bir anlamı kalmayacak. Yine de hidrojenin deniz taşımacılığı, havacılık, uzun vadeli enerji depolama, sanayide yakıt olarak kullanım alanları olacak. Ama kara taşıtlarında bir geleceği yok gibi görünüyor.
BYD inanılmaz büyüyor
Mit 4: Elektrikli araçların menzili yetersiz, şarj etmek için saatlerce beklemek gerekiyor
Bundan 5-6 sene öncesine kadar bu iddia doğruydu, ancak günümüzde doğruluğunu yitirmiş vaziyette. Piyasada 400-500 km menzilli birçok araç var hatta 600-700 km menzilli araçlar dahi piyasaya girmiş vaziyette. Otoyol hızlarında tabi bu menziller düşse de gayet yeterli seviyeye gelmiş durumda. Satılan otomobillerin hemen hepsi yarım saatte %80 şarja ulaşabiliyor. Gelecekte bu süre 10-15 dakikalara düşecek. Saatlerce beklemek gibi bir durum söz konusu değil. Hızlı şarj istasyonları da gitgide yaygınlaşıyor. Örneğin ülkemizde sene başından bu yana şarj istasyonu sayısı 1719’dan 3790’a çıkmış durumda.
Mit 5: Elektrikli araçların menzili kışın yarıya düşer
Bu iddia -15°C gibi çok soğuk havalar dışında doğru değil. Elektrikli araçların menzili karmaşık bir konu. Elektrik motorları çok verimli makineler oldukları için sürüş koşullarındaki değişiklikler çok daha görünür hale geliyor. Kış şartları sadece elektrikli araçlar için değil içten yanmalı araçlar için de menzili düşürücü bir etken. Ancak içten yanmalı motorlar verimsiz olduklarından dolayı ürettikleri ısı kabini ısıtmada kullanılabiliyor, dolayısıyla ekstradan kabini ısıtmak için enerji harcamak gerekmiyor. Bu nedenle menzil kaybı o kadar yüksek olmuyor.
Kışın kabini ısıtmak için normal elektrikli ısıtıcı ve ısı pompası seçenekleri mevcut. Bildiğimiz klima prensibiyle çalışan ısı pompalı modeller çok daha verimli olduğu için kışın soğuk havalarda daha fazla menzil veriyorlar. Yapılan bir testte ısı pompalı ve normal elektrikli ısıtıcılı iki aynı model araç 2°C sıcaklıkta test edildiğinde ısı pompalı modelin %7.5 daha fazla menzil sunduğu görülmüş.
Mit 6: Klima açmak menzili çok düşürür
Sıcak hava sanıldığının aksine elektrikli araçlarda çok fazla menzil kaybına neden olmuyor. 20-25°C civarı elektrikli bir araç için en ideal hava sıcaklığı olsa da 30-35°C'de klima açılsa dahi menzilde dramatik düşüşlere sebep olmuyor. Klima kullanımı hava sıcaklığına, modele göre %5-15 arası tüketimi artırmakta. Tabi 40-45°C gibi ekstrem sıcaklarda artış %25-30’ları bulabiliyor.
Mit 7: Açıklanan menzil gerçekçi değil, bu menzile ulaşabilmek mümkün değil
Bir diğer mit elektrikli araçların açıklanan menzil (WLTP) rakamlarına asla ulaşamayacağı iddiası. Uygun hava koşullarında 15-25°C civarlarında ve şehir içi agresif sürüş yapılmaz ise WLTP menzil rakamlarını yakalamak ve hatta geçmek mümkün. Bu arada WLTP ölçümleri tamamen ideal koşullarda gerçekleştirilen test değildir. Kapalı bir ortamda dinamo üzerinde yapılsa bile şehir içi ve şehir dışı koşullarını simüle eden bir testtir. Test sırasında aracın hızı 131 km/h’ye kadar çıkmaktadır. Tabi ki gerçek hayat koşullarına göre bir miktar optimistik olduğu doğru ve otoyol hızlarında bu menzili tutturmak mümkün değil.
Mit 8: Elektrik altyapısı elektrikli araçları kaldıramaz, tamamen elektrikli araçlara geçmek mümkün değil
Özetle elektrikli araçlara geçiş kaçınılmaz görünüyor. Çünkü bu araçlar içten yanmalı araçlara göre çok fazla avantaja sahipler. Çevreye çok daha az zarar veriyorlar, çok daha verimliler, çok daha sessizler, çok daha az arıza çıkarıyorlar ve uzun vadede çok daha ucuzlar.
(Güncellendi: )
Haberi DH'de Gör
{{body}}
{{/longBody}} {{^longBody}}{{body}}
{{/longBody}}