Uygulama ile Aç

İngiltere’den gelen ekip binaların neden yıkıldığını inceleyecek: İşte ilk bulgular

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından bölge normale dönemken çok uzak. Ancak yıkılan binaların incelenmesi ve nedenlerin ortaya konulması gelecekteki felaketleri önleyebilir.

Birleşik Krallık'tan inşaat ve inşaat mühendisleri, geçen ay meydana gelen şiddetli depremin neden olduğu hasarı araştırmak için Türkiye'ye geldi. Birleşik Krallık Yapı Mühendisleri Enstitüsü'ne bağlı Deprem Mühendisliği Saha İnceleme Ekibi (EEFIT) tarafından yürütülen çalışmada neden bu kadar çok binanın yıkıldığına dair detaylı incelemeler yapılıyor.

6 Şubat’ta yaşanan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler nedeniyle Türkiye'de 48 binden fazla kişi hayatını kaybetti. On binlerce bina ise yıkıldı ve çok daha fazlası kullanılamaz hale geldi. EEFIT ekipleri yıkılan binaları Türk meslektaşları ile birlikte inceleyerek binaların inşasında yapılan hataları ortaya çıkaracak. Yapılan çalışmalar sonucunda ayrıntılı rapor henüz yayınlanmadı ancak bazı bulgular paylaşıldı.

Neden bu kadar çok bina yıkıldı?

Yürütülen çalışmalar gösteriyor ki yıkımın büyümesinin nedeni, betona karıştırılan ve betonun gücünü zayıflatan büyük çakıl taşları da dahil olmak üzere kötü inşaat örnekleri. Bununla birlikte uzmanlar depremin gücünün de yıkımın bir kısmına neden olduğunu hatta bazı yerlerdeki yer hareketi büyüklüğünün binaların tasarlandığı dayanıklılık sınırının ötesine geçtiğinin altını çizdi.

Araştırmanın eş lideri olan Cambridge Üniversitesi Yapılı Çevrede Risk Merkezi Direktörü Profesör Emily So, "Sadece tek bir varlığın ya da tek bir binanın anlık görüntüsüne bakmak yerine resmin tamamını görmek önemli" ifadelerini kullanıyor ve ekliyor: "Hala sağlam olan ve mükemmel performans gösteren binaların başarıları, yıkılan komşu binalar kadar önemlidir.”

Adıyaman'da çöken bir binadan alınan beton numuneleri, 6 cm uzunluğunda taşlar içerdiğini ortaya çıkardı. Bu taşlar yakındaki bir nehirden gelmiş olduğu ve beton harcına eklendiği tespit edilmiş durumda. Profesör So, "Bunun betonun mukavemeti üzerinde bazı ciddi etkileri var" diyor.

Betonun içinde bulunan ve betonu güçlendirmesi gereken çelik çubukların ise çıkıntılı değil düz olduğu da tespit edildi. Bu da betonun onlara tutunamayacağı anlamına geliyor ve yine yapıyı zayıflatıyor. Yapılan tespitler yıkılan binaların çoğunluğunun eski olduğunu gösterse de yeni binaların da yıkıldığı gözlemleniyor. 1999’da yaşanan Gölcük depremi sonrasında getirilen yeni bina yönetmeliklerini hatırlatan Profesör So, "Bence bunları fark etmemiz ve kurallara uygun olarak inşa edilen bu yeni binaların neden bu şekilde başarısız olduğunu bulmak için gerçekten test yapmamız çok önemli" diye konuştu.

Depremin doğası da analiz ediliyor

Londra'daki UCL'den keşif gezisinin eş lideri Dr. Yasemin Didem Aktaş, depremin son derece güçlü olduğunu ve "Artçı şoklar bile makul büyüklükteki bir deprem kadar büyüktü" ifadelerini kullandı. Gerçekleşen depremlerde büyük zemin kaymalarına dikkat çeken Aktaş, "Depremde zemin yatay ve dikey olarak sallanır. Genellikle dikey bileşen yatay harekete kıyasla çok daha düşük ve ihmal edilebilir düzeydedir. Ancak bu olayda çok yüksek dikey ivmeler de kaydedildi."

Ayrıca bkz.

BM: Depremin Türkiye’ye maliyeti 100 milyar doları aşacak

Ayrıca binaların inşa edildi bazı yerlerde sıvılaşma adı verilen bir sürecin de yaşandığı belirtiliyor. Bu süreç, katı zemini çok ıslak kuma dönüştürüyor ve sonucunda yan yatan veya batan binalar ortaya çıkıyor. Ancak binalar depreme dayanıklı olacak şekilde tasarlanabilir.

Binalar depreme dayanıklı olacak şekilde yapılabilir

Araştırma için Türkiye'ye mühendisler gönderen tasarım ve mühendislik şirketi Arup'un sismik ekibini yöneten Ziggy Lubkowski şunları söyledi "Binaları tasarlarken yapmaya çalıştığımız şey can kaybını önlemektir. Temel tasarım ilkesi, bina içinde bir tür hasara izin vermektir. Bu hasar, depremin enerjisini emer ve binanın hala dik durmasını ancak çökmemesini sağlar."

Lubkowski, bina ileri geri sallanırken amortisör görevi gören sismik izolatörler veya enerjiyi emen kauçuk yapıların kullanılabileceğini söylüyor. Tüm bu eklemeler binanın niteliğine bağlı olarak fazladan yüzde 10 ila yüzde 15 ek maliyete neden oluyor.

Ancak esasında günün sonunda, ek yapısal maliyetler binanın donanım maliyetleriyle kıyaslandığında çok da fazla değil. Birleşmiş Milletler, Türkiye'deki depremde temizleme ve yeniden inşa maliyetinin 100 milyar doları aşabileceğini tahmin ediyor. EEFIT ekibi, detaylı raporunu önümüzdeki haftalarda yayınlayacak.



Haberi DH'de Gör Yorumlar ve Diğer Detaylar
Whatsapp ile Paylaş

Beğenilen Yorumlar

Tümünü Gör
38 Yorumun Tamamını Gör