Uygulama ile Aç

Kirby’s Return To Dreamland Deluxe - inceleme: Yine müthiş bir Switch oyunu

Bu yazımızda Kirby’s Return To Dreamland Deluxe'un incelemesiyle karşınızdayız. Kirby’s Return To Dreamland Deluxe, kesinlikle başarılı Switch oyunlarından birisi olarak adını yazdırdı.

Son birkaç hafta oyun dünyasında bir hayli yoğun geçiyor ve yılın geri kalanı da bu yoğunluk bitmeden aynı şekilde devam edecek gibi duruyor. Bu tarz yoğunluklarda ne oynadığıma çok dikkat ederim çünkü oyun oynamak için çok az vakit kalıyor ve bu vakti, çok merak ettiğim daha önce denemediğim oyunlarla geçirmek istiyorum. Ancak ben ne zaman bu moda girsem Switch tarafında bir oyun çıkıyor ve tüm planlarımı altüst ediyor. Geçtiğimiz haftalarda Metroid Prime Remastered’ın çıkışına hem kızmış hem de çok mutlu olmuştum. Aynı durum şimdi bir kez daha gerçekleşti. Çünkü Kirby’s Return To Dreamland Deluxe çıktı ve yine beni Switch’in başına bağladı. Son birkaç haftam Kirby oynayarak geçiyor.

Ayrıca bkz.

Hunt Showdown için FSR ve DirectStorage desteği yolda

Oynanış her zaman olduğu gibi keyifli

Oyunun orijinal versiyonunu yani 2011 yılında çıkan versiyonunu ne yazık ki oynama fırsatım olmamıştı. Bu yüzden ekstra bir keyifle oynadığımı söyleyebilirim. Elbette oyunun öne çıkan noktası oynanış kısmı. Aynı Mario gibi tasarlanmış olan Kirby’s Return To Dreamland Deluxe’de karakterimizi o bölümün sonuna ulaştırmaya çalışıyoruz. Aksiyon kısmında ise o tatlı karakterimiz ağzını açarak düşmanları yutuyor ve yuttuğu düşmanın gücünü kazanıyor. Her kazandığı güç için de 3 farklı vuruş tarzı oluyor. Yani alabileceğiniz güçlerin çeşitliliğini de düşünürsek oynanış anlamında gerçekten keyifli bir oyun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ancak bu oyunun belki de eksisi diyebileceğim nokta şu; oyun zor değil. Yani kendinize meydan okjyacağınız çok fazla şey yok. Bu yüzden oynanışta bir şeyleri başardım hissiyatından ziyade rahat rahat takılıyorum huzurluyum hissiyatı oluşuyor. Bu da tam eleştiri sayılmaz aslında.

Oynanış kısmındaki eksiye gelecek olursam oyunun bossları, yani bölüm sonu canavarları ne yazık ki hiç çeşitli değil. Daha ikinci bosstan itibaren aynı bossun şekil değiştirmiş haliyle dövüşüyor gibi hissediyorsunuz. Burada da sizi oyuna karşı hala heyecanlı tutabilen şey ise sürekli gücünüzü değiştirebiliyor olmanız. Buradaki bir diğer güzel ayrıntı ise oyunu ister tek başınıza ister co-op olarak oynayabiliyor oluşunuz.

Eğer oyunun Wii versiyonunu siz de benim gibi oynamadıysanız, oyun birçok yeni içeriğe sahip sizler için. Ancak eski versiyonu oynadıysanız sizler için daha az yenilik mevcut.

Ana hikayeyi tamamladıktan sonra Magolor isimli yeni bir maceranın kilidi açılıyor ve ister arkadaşlarınızla, ister tek başınıza bu kısmı oynayabiliyorsunuz. Ayrıca yepyeni birçok da oyun için ödül sizleri bekliyor.

Kısaca toparlamak gerekirse oyun bizlere klasik bir platform aksiyon oyunu deneyimi yaşatıyor diyebilirim. Ancak bunu çok keyifli bir şekilde deneyimletiyor. Bu yüzden hem çocuklarınız için hem de kendiniz için çok güzel bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Eğer bu tarz oyunları seviyorsanız kesinlikle kaçırmayın. Şu anda Switch’in mağazasında bir demo bulunuyor, en kötü ihtiamlle onu indirip bir şans verin derim.



Haberi DH'de Gör Yorumlar ve Diğer Detaylar
Whatsapp ile Paylaş

Beğenilen Yorumlar

Tümünü Gör
1 Yorumun Tamamını Gör