Vlaskamp, İspanyol Expansión dergisine verdiği röportajda, "Teknolojiye sahip olmak başka, teknolojinin uygulanabilir olması başka" diyerek şunları söyledi: "Yeşil hidrojen şuanda ulaşım ve taşımacılık için mevcut değil. Enerji kaynağı sürdürülebilir değilse dizelden hidrojene geçmenin bir anlamı yok."
Ticari kamyon taşımacılığıyla ilgili olarak sürdürülebilirlik kavramını iki şekilde anlayabiliriz. Birincisi işin sürdürülebilirliği (bu şekilde çalışmaya devam edebilir miyiz), ikincisi ise çevresel sürdürülebilirlik. Vlaskamp, hidrojenin en azından şimdilik, kelimenin her iki anlamında da sürdürülebilir olmadığını söylemeye çalışıyor.
"Yeşil hidrojen, rüzgar ve güneş elektriğinden çok daha pahalı"
Vlaskamp, yeşil hidrojenin üretiminin rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretmekten çok daha pahalı olduğuna dikkat çekiyor. Kullanılabilir enerji başına daha yüksek üretim maliyetine ek olarak, hidrojenin sızıntıya yatkın özel, yüksek basınçlı kaplar kullanılarak dağıtılması ve depolanması gerektiğini belirtiyor: "Bugün hidrojeni 13 veya 14 euronun altına satın alamazsınız, üstelik yeşil hidrojen de değil. Yeşil hidrojene sahip olduğumuzda, hidrojene çelik, çimento veya plastik gibi ağır endüstrilerde ihtiyaç duyulacak.”
Elektrikli dorse ile tırlar hibritleşiyor
Peki bunların hepsi doğruysa MAN neden hidrojen araştırmalarına yatırım yapmaya devam ediyor? Vlaskamp, "Yalnızca hipotezimizi test etmek için" diyor. "2035 yılında hidrojeni taşımacılıkta kullanabiliriz, ancak bunun için uygun fiyata yeterli miktarda yeşil hidrojen bulunması ve gerekli altyapının mevcut olması gerekir."
MAN, farklı batarya kapasitesi seçenekleriyle günde 600 ila 800 kilometre yol kat edebilen elektrikli kamyonları için halihazırda 800 sipariş almış durumda. MAN ayrıca, günde 1000 kilometreden fazla sürüşe olanak sağlayacak daha gelişmiş bataryalar üzerinde çalıştığını da belirtiyor.
Haberi DH'de Gör
{{body}}
{{/longBody}} {{^longBody}}{{body}}
{{/longBody}}