Türkiye’nin keşfi yapılmış jeotermal kaynak potansiyeliyle bile dünyada öne çıkan ülkelerden olduğunu kaydeden Ali Kındap, Türkiye’nin elektrik enerjisi kurulu gücünün 2.338 MW artarak 106.344 MW seviyesine ulaştığını hatırlattı. Ali Kındap, elektrik enerjisi kurulu gücü içinde jeotermal enerjinin payının 2023 yılında, 1.691 MW ile bir önceki yıla göre aynı seviyede kaldığını jeotermal enerjinin kullanıldığı bütün alanlarda yatırımların artacağını söyledi.
"62 GW keşfedilmiş kaynağımız var"
Jeotermal kaynakların kullanımının, elektrik üretimi, seracılık, konut ısıtma, termal turizm, sebze meyve kurutma gibi entegre kullanım başlıkları dahil edildiğinde 7.000 MW seviyesinde olduğunu anlatan Kındap, “Bu seviye; keşfi tamamlanmış jeotermal kaynaklarımızın 62.000 MW seviyesinde olduğu düşünüldüğünde, potansiyelimizin çok çok altında. Ülkemiz jeotermal enerji potansiyelinde Avrupa’nın lider, kurulu güç sıralamasında ise dünyanın 4’üncü ülkesi konumunda. Jeotermal enerji, ülkemizin dünyada açık ara lider ülkesi olabilecekken adeta varlık içinde yokluk çektiği bir kaynak. 2023 yılına 1700MW elektrik enerjisi kurulu gücü ile başlamıştık, sıfır seviyesinde artışla yine 1700MW ile yılı kapattık. Bu seviyeyle bile Avrupa’nın birinci ülkesiyiz” diye konuştu.
“Yatırımcı 5.000 MW için hazır"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2023 yılı Ocak ayında açıklanan Ulusal Enerji Eylem Planı’ndaki jeotermal hedeflerin de potansiyelin çok altında kaldığını söyleyen Kındap, 2053 Net Sıfır vizyonuna ulaşmada jeotermal enerjinin üstleneceği anahtar role dikkat çekerek, şu değerlendirmede bulundu, “Ulusal Enerji Eylem Planı’mızda 2030 yılında jeotermalin biyokütle enerjisi ile birlikte 5.100 MW kurulu güç hedefi bulunuyor. Bu hedefin Türkiye’nin potansiyelinin çok çok altında olması bir yana, biz sektör olarak kurulu gücümüzü kısa sürede ve tek başımıza 5.000MW ve üzerine taşımaya hazırız. Bunun için keşiflerimiz, sermayemiz, teknolojimiz ve insan kaynağımız hazır. Ülkemizin 2053 Net Sıfır vizyonuna ulaşmada karşılaşacağı zorluklar ve jeotermalin üstleneceği anahtar rol düşünüldüğünde, ulusal hedeflerimizde revizyon yapılması gerektiğini düşünüyoruz.”
"Finansman ve izin süreleri sorun yaratıyor"
Güneş enerjisi dışındaki temiz enerji kaynaklarına yatırımda belirgin bir gerileme yaşandığını kaydeden Ali Kındap, yatırım ivmesindeki düşüşte, finansman kaynaklarına erişimde yaşanan sorunların ve uzun süren izin süreçlerinin etkili olduğunu vurguladı. Kındap sözlerini şöyle sürdürdü, “YEKDEM’de güncellenen fiyat ve alım garantisi sürelerinde jeotermal enerjiye pozitif yönde ayrımcılık yapılmasından memnuniyet duyduk. Megavat başına yatırım maliyetleri diğer yenilenebilir kaynaklara göre 3-4 kat daha fazla olan jeotermal, bu pozitif ayrımcılığı hak ediyordu. Güncelleme sonrasında jeotermal enerjiye dayalı elektrik üretiminde devlet desteği kWh başına 9,5 ilâ 11,5 dolar/cent arasında değişti ve destek mekanizması uygulama süresi 10 yıldan 15 yıla uzadı. Jeotermal kaynaklı elektrik üretiminde gerek mevcut santrallerimizin kapasite artışlarında gerekse sektörümüze yeni yatırım kararı alan şirketlerimizin güzel haberlerini kamuoyumuzla paylaşacağız. Ancak yatırım maliyeti en yüksek yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermalde mevcut alım fiyatı; tamamı dövize endeksli olan finansman, yatırım, işletme ve bakım maliyetlerini destekler seviyeden uzaklaşıyor. Yatırımcılarımız için yurt içi kaynaklı döviz finansmanı pencereleri kapalı durumda. Bunun yanı sıra; yatırım sürecinde bir kurum görüşü için 1 yıl beklenmesi gereken durumlar söz konusu oluyor. Bu da yapılacak yatırımın potansiyelinde ve gücünde kayıplara neden oluyor. Yatırım izin süreçlerinin uzunluğu ve bölgeye göre farklı uygulamalar olması nedeniyle yatırımcılar önünü göremiyor.”
"Elektrik üretimi haricinde kullanım alanları da önemli"
Enerji üretimi dışındaki jeotermal kullanım alanlarında da önemli gelişmeler yaşandığını bildiren Ali Kındap, Organize Tarım Bölgelerinin (OTB) oluşumunu memnuniyetle izlediklerini belirtti ve “41 ilde toplam 60 OTB’nin yatırım süreci devam ediyor. Ülkemiz; geleneksel tarım üretimini mutlaka topraksız tarım ve jeotermal seracılık uygulamaları ile desteklemek zorunda. 85 milyon insanımızı sağlıklı, ucuz ve erişilebilir gıda ile buluşturmak zorundayız. Bu alanda açık ara dünyanın üretim üssü olma potansiyeline sahip konumdayız. Jeotermal kaynaklarımızla, Anadolu coğrafyasının her yerinde istediğimiz sebze ve meyveyi üretebilecek imkâna sahibiz. Bu alanda yatırım yapmak isteyen çok sayıda yatırımcımız var. Ülkemizin zengin jeotermal varlıkları dikkate alındığında, seracılıkta başlayan ivmemizin termal turizm alanında da gerçekleşmesini diliyoruz”.
Haberi DH'de Gör
{{body}}
{{/longBody}} {{^longBody}}{{body}}
{{/longBody}}