Oyun sektörünün iyice büyümesi ile birlikte geç de olsa ülkemizde de önemli yapımlar görmeye başladık. Ancak ne yazık ki başarılı yapımlar görmeye başlamamız ile birlikte sadece “yerli yapım” sıfatını kullanan da birçok oyun çıktı. Özgünlüğü sıfır olan, emek verildiğini hissetmediğiniz birçok oyun yüzünden bir oyuna “yerli yapım” deyince artık insanlarda ön yargı oluşmaya başladı. Elbette bu kadar büyük kötü oyun kütüphanesinin arasında kayda değer, desteklenmesi gereken yapımlar da bulunuyor. Bunlardan birisini de geçtiğimiz günlerde oynama fırsatı buldum.
Geçtiğimiz yıl mart ayında geliştirilmeye başlanan yayıncılığını ve geliştiriciliğini Metaverse Game Studios’un yaptığı Angelic’ten bahsediyorum. Angelic, sıra tabanlı oynanış sistemine sahip olan bir rol yapma oyunu. Bilim kurgu temasına sahip olan oyunun basın için açılan demosunu birkaç gün önce oynadım. Özellikle sıra tabanlı rol yapma oyunlarının bir sevdalısı olarak bu oyunu özellikle sizlere detaylı bir şekilde iletmek istedim.
Stüdyonun söylediğine göre stüdyo herhangi bir şekilde maddi destek almıyor. Yani bağımsız bir stüdyo. Oyunun üzerinde daha önce Far Cry, Halo 3, Warface, League of Legends ve Metro Exodus gibi yapımların üzerinde çalışmış olan birçok ülkeden genç geliştiriciler çalışıyor. İlk bakışa geçmeden önce şunu da belirtmekte fayda var. Stüdyo, “yerli yapım” başlığı altında değerlendirilip yumuşak değerlendirmeler istemiyor. Gerçekten mantıklı ve yapıcı eleştiriler istiyorlar ki oyunlarını geliştirebilsinler. Birçok stüdyonun aksine bu tarz bir durumu ekstra belirtmiş olmaları da sevindirici.
Her şeyden önce oyunun sıra tabanlı bir Mass Effect gibi hissettirdiğini söylemek isterim. Bunu iyi bir şey olarak söylüyorum. Oyunda ölen ancak diriltilen bir karakter olarak başlıyorsunuz ve sizin gibi başkaları da olduğunu öğreniyorsunuz. Oyunun demosunda hikâyeyi derinlemesine keşfetmek ne yazık ki pek mümkün değil ancak bilim kurgu hikayelerini seven biri olarak hikâyenin ve evrenin ilgi çektiğini söylemem gerek. Bu tarz oyunlarda özellikle hikâye önemli bir detay oluyor ve bence şu an için bu konuda bir başarı yakalamışlar. Bazı klişeler vardı ve daha fazlası da olacak gibi ancak şu an için keyif verdiğini söyleyeyim. Klişelerin olması her zaman kötü olduğu anlamına da gelmiyor elbette.
Oyunun hikayesini merak edenler için Steam üzerindeki tanıtım yazısını ekleyeyim: 28. yüzyılda, şirketler ve neo-insanlar arasında gerçekleşen yıkıcı "insanlararası" savaştan 200 yıl sonra, nicedir unutulmuş "melekler" derin uzaydan geri dönmüştür. Şirketler uzun zaman önce dünyayı domine etmişlerdir ve neo-insanların tekrar ortaya çıkması onlar için büyük bir tehdittir. Özellikle son zamanlarda başlarına bela olan yüksek derecede bulaşıcı ve dehşet verici bir mantarın hızla derin uzaydaki kolonilerine yayıldığı bir dönemde...
Oyunun oynanış kısmı ise en keyifli kısım ancak şu an için eksikleri de var. Oyun savaş sırasında sıra tabanlı bir siteme geçiyor ancak geminizin içerisinde dolaşırken üçüncü kişi bakış açısına geçiyor. Oyunda tek bir karakteriniz var ancak aynı Mass Effect’te olduğu gibi ekip arkadaşlarınızla birlikte görevlere gidiyorsunuz ve yanınıza belirli sayıda dost alabiliyorsunuz. Savaş kısmında tüm karakterleri siz kontrol ediyorsunuz. Burada aslında uzatmadan oyunun eksileri ve artılarına geçeyim.
Oyunda görevinizin olduğu gezegeni seçip direkt görevin olduğu bölgeye gidiyorsunuz yani gezegeni veya bir bölgeyi gezemiyorsunuz. Bu durum üzücü; gezegenleri gezebilmek, keşfetmek çok daha güzel olurdu. Savaşa gelince, savaş başlamadan önce düşmanlarınız belirli bir düzende duruyor ve hareket etmiyor. Siz de karakterlerinizi savaş başlamadan önce dilediğiniz gibi yerleştirerek taktik yapabiliyorsunuz. Belirli bir enerjiniz oluyor ve bu enerjiye göre karakterlerinizi savaş alanına getirebiliyorsunuz. Yani tüm ekibi tek seferde savaş alanına indiremiyorsunuz, bu yüzden savaş alanını ve düşmanları iyice çözüp ona göre bir taktik hazırlamanız gerekiyor. Savaş başlamadan önce böyle bir taktik sürecinin verilmesi çok keyifli olmuş.
Karakterlere geldiğimizde ise yine artılar ve eksiler var. Karakterlerin tasarımı çoğu için özgün ama bazıları popüler karakterleri anımsatıyor. Yine de iyi olduklarını söylemek gerek. Ancak bence asıl sıkıntı güçlerde. Güçler ne yazık ki yeterli ve dengeli gelmedi. Oyunda bir AP’niz var ve buna göre hareketlerinizi yapıyorsunuz. Klasik sıra tabanlı oyunlarda olduğu gibi. Ancak karakterlerin güçleri biraz daha özgünleştirilebilir ve daha çeşitli hale getirilebilir. Özellikle güçlerin olduğu kullanıcı arayüzü ekranı da pek hoşuma gitmedi. Çok basit duruyor. Biraz daha göze hoş gelen ancak basitliğini koruyan cinsten bir şeyler yapılabilir. Bunlar dışında savaş kısmı gayet eğlenceli.
Oyunun seslerine gelecek olursak kulağım yabancı seslendirmelere alıştığından mı bilmiyorum ama nedense seslendirmeler biraz farklı geldi. Kötü demek kesinlikle yanlış olur ancak doğal gelmedi diyebilirim sanırım. Animasyon ve performans konusuna ise girmemek en iyisi. Oyun geliştirme sürecinin çok erken aşamalarında. Bu yüzden daha optimizasyonu bile yapılamamış bir oyunu buradan eleştirmek pek hoş olmaz. Eleştirmek pek hoş olmaz tabii ancak şu anki versiyonun performans ve animasyon açısından çok rahat eleştirilebileceğini de belirteyim. Bunların oyunun tam sürümünde halledileceğini düşünüyorum.
Grafik anlamında oyun beklentimin çok üstündeydi, üstelik demo olmasına rağmen. Bu yüzden oyunun tam sürümünde performans sorunları giderilirse ve biraz daha dokuların üzerinde geçilirse güzel bir görsellik karşımıza çıkacaktır. Son olarak bir eleştiri daha ekleyeyim. Gemimizin iç tasarımı ne yazık ki çok sade. Biraz daha doldurulursa çok daha hoş olur gibi düşünüyorum. Ne yazık ki bu tarz düşük bütçeli oyunlarda pek fazla ayrıntı göremiyoruz, elbette bunun sebebi para ancak en azından gemimizin içini biraz daha dolu ve ayrıntılı görmek isterdim.
Sonuç olarak Angelic’in kesinlikle desteklenmesi gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum. Hatta kendi adıma şunu söyleyeyim: Her yerli yapım oyunu bence desteklemeye gerek yok. Hepsini desteklediğimiz zaman iyiler gereken değeri görmüyor ve kötüler fazla değer görüyor. Sonucunda da kötü oyunların sayısı artıyor. Bu yüzden gerçekçiliğin dışına çıkmadan her oyunu düzgün bir şekilde eleştirmemiz gerek. Elbette Angelic geliştiricilerinden bir Mass Effect bir XCOM bekleyemeyiz ancak bizlere sundukları şeyin en iyisini bekleyebiliriz. Metaverse Game Studios da bizlere ellerindekinin en iyisini sunmaya çalışıyor gibi duruyor. Bu yüzden bu oyun desteği hak ediyor ve bence radarınızda olmalı. Oyun yapmış olmak için oyun yapan yerli geliştiricilerin bu sektöre sadece zararı olduğunu unutmayın.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Bana çok korkutucu geliyor bunlar.