Bildiğiniz gibi Microsoft geçtiğimiz yıl Bethesda’yı satın aldı. Ancak bu satın alım öncesinde Bethesda ve Sony’nin iki farklı oyun için özel bir anlaşması vardı. Bu oyunlardan ilki Deathloop geçtiğimiz yıl çıkışını yaptı ve beklenenin aksine bir hayli başarılı bir oyun oldu. Bu anlaşmanın diğer oyunu ise Ghostwire: Tokyo. Onun da çıkışına kısa bir süre kaldı. Oyuna geçtiğimiz hafta erkenden erişim fırsatı buldum ve oyunu bitirdim. Ancak ambargo sebebiyle size yalnızca ilk deneyimlerimden bahsedeceğim. Detaylı inceleme videomuz oyunun çıkışına yakın bir tarihte gelecek. O yüzden burada sadece oyunun ilk iki bölümünden bahsedeceğimi tekrar belirtmek isterim.
Ghostwire: Tokyo, duyurulduğu günden bu yana ilgimi çeken bir oyun olmuştu. Özellikle aksiyon mekanikleri ve atmosferi en çok ilgimi çeken iki detay oldu. Ama ne yazık ki oyun gerçekten çok talihsiz bir tarihte elime ulaştı. Talihsiz tarihten kastım da Elden Ring’in çıkışından 10 gün sonra. Elden Ring ile delirmişçesine vakit geçirirken bu oyunun elime ulaşması beni küçük bir depresyona soktu çünkü Elden Ring’i bırakmak istemiyordum. Sıkıla sıkıla Ghostwire: Tokyo’ya giriş yaptım. Yani her ne kadar beklediğim bir oyun olsa da Elden Ring’ten kopuyor olmak Ghostwire: Tokyo’ya karşı bir ön yargıya sebep oldu. Ancak Ghostwire: Tokyo gerçekten de ilk saatlerinde bana Elden Ring’ten kopmanın verdiği üzüntüyü yok etti. İki oyunu kesinlikle kıyaslamadığımı, birisinin daha iyi olduğunu söylemeye çalışmadığımı özellikle belirteyim sadece şahsi olarak aldığım keyiften bahsediyorum.
Kısa Sürede Barıştık
Dediğim gibi başlangıçta sıkıla sıkıla oyuna girsem de oyunun bana aksiyon mekaniklerini tanıtmasıyla bu sıkkınlığım geçti ve oyunla kısa süre içerisinde barıştık. Oyunun fragmanlarında da gördüğünüz gibi ana karakterimiz büyü tarzı yeteneklere sahip bir karakter. Bu güçleri nasıl kazandığına ve oyunun başlangıç kısmına dair spoiler olmaması adına bir detay vermeyeceğim ancak kısaca Tokyo nüfusunun kaybolduğunu ve bizim de güçlerimiz ile birlikte kayıp ruhları topladığımız, enteresan düşmanlarla dövüştüğümüz bir oyun.
Düşmanlar
Fragmanlardan bile rahatça oyunun düşmanlarının bir hayli enteresan olduğunu görebilirsiniz. Bu düşmanlar Japon halk hikâyelerinde bahsedilen doğaüstü varlıklardan oluşuyor. Oyunda geleneksel beyaz kimonosunu giymiş ama sevdiğiyle evlenememiş ve bu yüzden acı çeken genç gelin Shiromuku ve yağmurluk giyen bir çocuk görünümüne sahip, ailesinden ayrı düştüğü için büyük üzüntü duyan yaramaz Amewarashi gibi nice farklı doğaüstü varlık sizi bekliyor. Düşmanlar için oyunun ilk bölümü itibariyle şunları söyleyebilirim: Düşman tasarımları çok iyi ancak çeşitlilik önemli. Eğer çeşitlendirmeyip birkaç düşman etrafında oyun dönecekse bu ciddi bir şekilde sıkabilir. Ambargo sebebiyle bu konudaki asıl yorumum inceleme videomuzda olacak.
Aksiyon Kısmı Çok Keyifli
Oyunun aksiyon kısmı gerçekten çok keyifli. Özellikle karakterinizi geliştirmeye başlamanız ve yeni güçler almanızla birlikte oyun gerçekten aksiyon kısmında enteresan ve keyifli bir deneyim sunuyor. Özellikle PS5 kontrolcüsü ile oynadığınızda da kontrolcünün özelliklerinin de sonuna kadar kullanıldığını ve çok daha keyifli bir deneyim yaşayacağınızı söyleyebilirim. Aksiyon kısmı için tek eleştirim şu olacak: Saldırı kısmı çok tempolu ve keyifli ancak karşı taraftan bir saldırı geldiğinde savunabilmek için sadece kalkan açabiliyorsunuz ve o da belirli mir oranda koruyor. Bu yüzden kaçınmak çok daha iyi olabilirmiş ki zaten karakterimiz de büyülerini kullanırken bir hayli hızlı hareket ediyor. Bu yüzden keşke oyuna bir kaçınma özelliği eklenseymiş diyebilirim.
Grafikler
Oyunun görselliği gerçekten çok güzel. PS5’te performans modunda oynarken hem FPS hem de görsel kalite sizlere yeni nesil bir oyun olduğunu hissettiriyor. Kalite moduna aldığınızda ise görsellik ışın izleme ile birlikte başka bir seviyeye çıkıyor ancak FPS’in yerlerde süründüğünü söyleyebilirim. Elbette bu sorun oyunun çıkışıyla birlikte gelebilecek bir yamayla rahatlıkla çözülebilir. Benim iki hafta önceden oynadığımı unutmayın.
Sonuç
Toparlamak gerekirse Ghostwire: Tokyo’nun başlangıçta her açıdan güzel bir deneyim sunduğunu ama oyunun ilerleyen kısımlarında bunu çeşitlendirmesi gerektiğini söyleyebilirim. Bu detaylar da inceleme videomuzda olacak. Oyunun hikayesi ise dediğim gibi bambaşka bir konu ancak oda ne yazık ki inceleme videomuzda olacak. Son olarak da diyorum ki keşke Ghostwire: Tokyo bir korku oyunu olsaydı.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Bana çok korkutucu geliyor bunlar.