Kuzey kutup bölgesindeki donmuş toprak da artan sıcaklıklardan nasibini alıyor

Kuzey kutup bölgesindeki donmuş toprak ile ilgili bir takım verileri açıklayan ESA, permafrost'un erimesi sonucu ortaya çıkacak sera gazlarının gezegenimiz için önemli bir tehdit olduğunu hatırlattı.

Diğer

Toprak içindeki sera gazları büyük tehdit
Yorumlar

Kuzey kutup bölgesindeki donmuş toprak da artan sıcaklıklardan nasibini alıyor

Jeolojik bir terim olan permafrost veya donmuş toprak, yerin (toprak, kaya, bitki örtüsü vb. den oluşan) en az iki yıl olarak donuk kalması olarak tanımlanır. Genellikle kutup bölgelerinde bulunan permafrost, donmasıyla birlikte önemli miktarlarda karbonu hapseder. Çoğu zaman ölmüş bitki örtüsünün çürüyememesi nedeniyle saklı kalan karbonun permafrost içinde miktarını belirlemek ise pek kolay değil. Yer altında kalan karbon miktarının tespiti daha çok sahada yapılan çalışmalarla mümkün olabiliyor.

Küresel sıcaklık artışları ve bu durumun özellikle kutup bölgelerini etkilemesi ise ne yazık ki permafrostun erimesine neden oluyor. Söz konusu erime neticesinde ise atmosfere devasa oranda sera gazı salınması ihtimali, önemli bir risk olarak görülüyor.

Toprak içindeki sera gazları büyük tehdit

Avrupa Uzay Ajansı (ESA), 2003 ila 2017 yıllarını kapsayan inceleme sonuçlarını detaylı bir dizi harita haline getirerek karşı karşıya olduğumuz bu tehlikeyi görmemizi sağlamış. Elde edilen sonuçları yorumlayan iklim bilimciler, erime sonucu ortaya çıkacak CO2 ve metan gazlarının ciddi sonuçları olacağı görüşünde birleşmiş.

İklim Değişikliği Özel Raporu kapsamında icra edilen son Hükümetler Arası Panel’e göre permafrost'un maruz kaldığı sıcaklıklar, 1980’lerden itibaren sürekli artış gösteriyor. ESA’nın uydu görüntülerinden elde ettiği görüntülerin ise bu raporu doğrular nitelikte olduğu rahatlıkla anlaşılıyor. Aşağıda yer alan videoda beyaz yerler permafrost ile kaplı bölgeleri, koyu alanlar ise değişim gösteren bölgeleri temsil ediyor.

Bilim insanları, yayınlanan haritaların permafrostun özellikleri hakkında önemli bilgiler verdiğini ancak bu verilerin iklim değişikliği kapsamında bir sonuca ulaşmak için yeterli olamayacağının altını çiziyor. 2020 yılı içinde yayınlanması beklenen ve 30 yıllık veriyi kapsayacak çalışmanın, iklim değişikliğine yönelik yorumlar yapmak için daha uygun olabileceği hatırlatılıyor.