Astronomlar, bir gezegenin yıldızına olan uzaklığının, gezegenin yüzeyinde sıvı su bulundurabilmesine olanak tanıdığı alanı yaşanabilir bölge olarak kabul ediyor. Bu tür gezegenlerin yıldızlarına yüzeyde bulunan buzu eritecek kadar yakın olması gerekiyor. Ancak bu yakınlığın da bir sınırı bulunuyor. Örneğin güneş sistemimizdeki Venüs örneğinde olduğu gibi gezegen yıldızına çok yakın olursa bir tür sera etkisi meydana geliyor ve su, gezegenden yok oluyor.
Harvard Üniversitesi ile Florida Teknoloji Enstitüsü’nde görev yapan Manasvi Lingam ve Abraham Loeb isimli bilim insanları ise bu tezin aksini iddia eden bir araştırma ortaya koydu. Yüzeylerinde su tutabilmeleri için belli bir sıcaklığa ihtiyaç duyan gezegenlerin ısınması için tek yolun ev sahibi yıldızların sağladığı enerjinin olmadığını ifade eden araştırmacılar, farklı eylemlerin de benzer bir ısınmaya neden olabileceği görüşünde. Lingam ve Loeb, gezegenlerin merkezinde meydana gelen radyoaktif çürüme ve primordiyal sıcaklığın da (gezegenler oluşurken ortaya çıkan ısıdan kalan ve çekirdekte bulunan enerji) yüzeyi ısıtabileceği görüşünde.
Araştırmacılar, söz konusu gezegenlerin Dünya’dakinden farklı yaşam formlarına ev sahipliği yapabileceği fikrinden yola çıkarak tezlerini üç tür sıvı üzerinde yoğunlaştırmışlar. Bunlar su ve etan olarak belirlenmiş. Ayrıca bilim insanlarının, radyoaktif materyalde bulunan farklı tür izotopların değişiklik gösteren sürelerde ısı yaydığı gerçeğini de atlamadığını hatırlatalım.
Yapılan simülasyonlar neticesinde güneş ışığı olmadan uzun ömürlü okyanuslara sahip olabilecek ince bir atmosfere sahip olan dağlık bir süper dünyanın, Gezegenimizin aksine bin kat daha fazla radyoaktif izotopa ihtiyaç duyacağı bulunmuş. Bunun yanında etan okyanuslar için bu değerin sadece 100 kat olduğu ifade ediliyor.
James Webb Teleskobu, yeni kapılar aralayabilir
Bu tür ötegezegenlerin ise şişkinlik olarak bilinen ve daha büyük bir oluşum içindeki sıkışık yıldızların oluşturduğu bölgede yer alma ihtimali var. Bu gölgeler galaksilerin merkezine yakın olan ve radyoizotop üreten nötron yıldızı birleşmelerinin sık görüldüğü yerler olarak biliniyor. Benzer türde ötegezegenleri galaksilerin gaz fakiri bölgelerinde görmek de ayrıca mümkün. Zira buralar da radyoizotop bakımından zengin yerler olarak düşünülüyor. Tüm bu olasılıklar, söz konusu gezegenlerin yüzeylerinde sıvı bulundurma olasılıklarını artıran faktörler.
Lingam ve Loeb’e göre yaşanabilir bölgenin dışında bulunan gezegen sayıları bu bölge içinde kalan gezegenlere kıyasla onlarca kat fazla olabilir. Bu da yaşanabilir bölgenin dışında kalan gezegenlerde yaşamın var olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu gösteriyor.
Tüm bu heyecan verici bilgiler tamamen teorilerden de oluşsa belki bir bu iddiaların gerçek olduğunu kanıtlayabiliriz. Yakın bir tarihte görevine başlayacak gezegen avcısı James Webb Uzay Teleskobu, bu konuda bize inanılmaz fırsatlar sunabilir.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Bana çok korkutucu geliyor bunlar.