Acer’ın Swift serisi hafiflik, dolayısıyla da taşınabilirlik odaklı bir seri. 1, 3, 5 ve 7 şeklinde ayrılmışlar. 7’ye hücresel veri hattı takabiliyorsunuz, dünyanın en ince dizüstülerinden biri, 5’in ekranı dokunmatik ve yine çok hafif, 3, 5 ve 7’ye göre daha yapılı, ağır ama harici ekran kartı var, 1 de giriş segmentine oynuyor gibi gibi. Tam modeliyle SF514-52, Acer Switft 5’i incelemeye başlayalım.
Sade kutusundan cihazın kendisi ve 1.8mt kablosuyla, avuç içine sığabilecek kadar küçük, hatta telefon adaptörü boyutlarında diyebileceğimiz bir şarj adaptörü çıkıyor.
32.9cm eninde, 22.8cm uzunluğunda ve 1.49cm kalınlığındaki dizüstü sadece 970gram ağırlığında, piyasada bu kadar hafif bir eşi daha yok desek yeridir. Kapağı magnezyum lityum alaşımı, pürüzsüz bir malzemeden, metal hissiyatı çok güçlü değil ama var. Kasanın geri kalan kısmı lacivert renkli sert plastikten, yeterince hissettiriyor, esneme, çatırtı çuturtu yok. Taşınabilirlik konusunda harika, “Ben bunu her yere, her gün götürürüm” diyebileceğiniz kadar rahat, tek elle rahatlıkla kaldırabiliyorsunuz, çantaya atsanız çantada en fazla büyük boy bir defter kadar yer kaplıyor, taşınabilirliği benim gönlümü aldı.
Altındaki plastik biraz daha esnek bir malzemeden. Havalandırma ızgaraları dizüstünde kullanırken örtülebiliyor, biraz daha dikkat gerek. Yeterince yüksek kauçuk topuklar ve 2 hoparlör ızgarası da burada.
Sol tarafında 3.5mm ses/mikrofon kombo jack ve bildirim LED’leri, sağda ise bir HDMI portu ki 4K 30Hz ve FHD 60Hz görüntü alabiliyorsunuz, iki USB 3.0 Tip A ve bir tane de USB 3.1 birinci jenerasyon Tip C girişi var. Tip A girişlerinden biri hızlı şarj destekli, Samsung Galaxy S9+’ımı tam şarj etmek için adaptörüne kıyasla ekstra 40 dakikaya ihtiyaç duydu. Dizüstü kapalıyken de bir powerbank gibi kullanabiliyorsunuz bu portu, sürekli seyahat eden, dizüstüsünü yanında taşıyan biri için gayet faydalı bir özellik. Gözüm kart okuyucuyu aradı, olmalıydı, yanınızda ekstra bir kart okuyucu taşımanız gerek.
Kapak testi, tek elle açamıyorsunuz, menteşe sert bir menteşe lakin sebepsiz yere değil. 180 dereceye kadar açılanabiliyor, olduğu yerde de gayet stabil, sert olmasının sebebi de ekranın dokunmatik olması, yumuşak bir menteşe olsa ekranı sürekli hareket ettiriyor olacaktınız, bu şartlar altında sert menteşe olması gereken şeydi.
Altında beyaz LED aydınlatmalı çiklet bir klavye var. Tuşlar arasındaki boşluklar, biraz alışmayı gerektiriyor, lakin alışınca gayet rahat. Ben aynı zamanda bir tercümanım, bol bol metin yazan biri olarak tuşların normal sertlikle olduğunu söyleyebilirim, geri dönütleri de normal düzeyde, çok derin de değiller.
Kütüphane gibi ortamlarda sessiz kalabiliyor, genel olarak da çok sesli bir klavye değil zaten. Aydınlatması karanlık ortamlarda işinizi görecektir. Menteşenin ve klavyedeki harflerin altın rengi dizüstünün lacivertiyle bir araya gelince gayet şık durmuş.
Bilek bölgesi rahat, yeterince geniş, oluşan ısı elinize ulaşmıyor. F tuşlarında sadece ekranı kapama gibi, her dizüstüde olmayan bir fonksiyon var, teşekkürler Acer, ben bu fonksiyonu çoğu dizüstüde arıyorum ama şarkı başlat, durdur, geç, yani multimedya tuşlarının olmaması üzdü, olmalıydı bence.
Touchpad Synaptics sürücülü yeterince büyük, pürüzsüz bir yüzey sunuyor. Hassasiyeti olsun, genel deneyimi olsun, normal bir touchpad diyebiliriz, fareyi arayabilirsiniz ama en azından böyle bir cihazın yanında ekstra fare taşıma ihtiyacı pek hissetmedim. Klikler normal sertlikte, içeri çok gömülmediği için görünümü bozmuyor.
Parmak izi okuyucu artık her dizüstüye lazım bence. EgisTec imzalı bir parmak okuyucumuz var. Microsoft Hello ile parmak izinizi okutup oturum açabiliyorsunuz, parmağınızı biraz bastırmanız gerek, başlarda 1-2 defa deniyorsunuz ama alışınca kolay, pratik bir şey, başka dizüstüye geçince aratıyor kendini.
14 inç FHD çözünürlükteki IPS, Acer’ın CineCrystal adını verdiği parlak ekranda 157PPI piksel yoğunluğu yakalanmış, her şey gayet net. Dokunmatik bir ekran bu, hassaslığında bir sorun gözlemlemedim. Çerçeveleri nispeten ince, kenarları 1CM, üst kısım 1.5CM civarında, açıkçası hiç fena görünmüyor, yukarıya da dijital mikrofonuyla 720P bir kamera konumlandırılmış, kalitesi işinizi görecek düzeyde.
AU Optronics üretimi ekran, sRGB renk gamutunun %92’sini, Adobe RGB renk gamutunun da %63’ünü karşılıyor. Dizi-film gibi içerikleri tüketmesi gayet keyifli, beyazlar ekrandaki dokunmatik panelden dolayı biraz sarıya kaçık, siyahlar ise doygun ve ekranda en azından gözle görülebilecek bir aydınlatma dengesizliği veya ışık sızması yok.
230 nit civarında bir maksimum ışığı var, kapalı ortamlarda, ofiste, kütüphanede işimi gördü ama dışarıda, bir kafede mesela, güneş altında görmekte zorlanabilirsiniz. Ekran parlak bir ekran, yansımaya fazlasıyla müsait.
Dizüstüye Intel’in 8. nesil 8250U işlemcisi güç veriyor. 15W TDP’li 6MB üçüncü seviye önbellekli, 4 çekirdek 8 izlekli işlemci baz olarak 1.6, Turbo ile çekirdek başına 3.4GHz’e kadar çıkabiliyor. Grafik birimi HD620, harici bir ekran kartı yok. Boost ile 1100MHz’e kadar çıkabilen 128-bit ve 30GB/saniye bant genişliğine sahip.
Bu dizüstünün işi, amacı oyun oynamak değil, bunu baştan söyleyelim. Rise of the Tomb Raider gibi bir oyun açmaya çalışırsanız oyun açılmıyor bile. Hafif bir oyun, CS:GO’ya girdim, 1280x720’de tüm grafik ayarlarını en düşüğe getirdim, kare/saniye iyi gibi gözükse de CPU hızı çok dalgalı olduğu için anlık yavaşlayabiliyor, keyifli değil kısacası.
Adobe Premiere’de 4K 50Mbit videolarımızdan oluşan yaklaşık 5 dakika 40 saniyelik bir proje açtım, oynatma kalitesi 1 / 2 veya 1 / 4’e alırsanız önizleme alıp kurgu yaparsınız ama sabit bitrate ayarıyla bile yarım saatten fazla sürenizi alıyor işlemesi. Ağır yük senaryolarını şundan dolayı gerçekleştiriyorum arkadaşlar, 8. nesil Intel işlemcilerle önceki nesildekine kıyasla 2 fiziksel çekirdeğe daha sahip olduk, tamam 4 çekirdek etti ama bu işlemciler yine de, kıyasla ağır ve kalın dizüstülerdeki bir HQ, bir H serisi işlemciyle yarışabilecek işlemciler değiller, U serisinin odağı düşük tüketim ve yüksek verimlilik, bunu netleştirmek lazım.
Tek çekirdek için 3.4GHz’e kadar çıkabiliyor lakin tam yük altında, dört çekirdek için 1GHz seviyesinde seyrediyor. Bir süre uç noktada çalışıp 80 dereceleri görse de sonrasında 70 derece sularında geziyor. Normal ve sorunsuz bir sonuç diyebiliriz, hafiflik ve kasanın inceliği göz önüne alınarak tek bir blok ve fandan oluşan bir kurulum işini görüyor. Fan çoğu zaman, internette sörf ederken, video izlerken duyulmayacak kadar sessiz, yük altına girince kendini belli ediyor ama bir performans dizüstüsü gibi rahatsız edecek seviyeye ulaşmıyor hiçbir zaman.
8GB DDR3 1067MHz entegre bir RAM ile geldiğini söylemiştik, arttıramıyorsunuz yani, günlük kullanım için gayet yeterli bence. SSD tarafında Micron üretimi bir 256GB’lık bir SATA sınıfı M.2 SSD var, 500MB/saniye okuma ve yazma hızına sahip. 2. bir M.2 slotu daha var, halihazırdakini çıkarmadan yükseltebiliyorsunuz, güzel olmuş. Dizüstü saniyeler içerisinde açılıyor, günlük deneyimde de takılma, durma yok, gayet seri.
Dolby Audio sertifikalı 2.0 kurulumundaki hoparlörler dizüstünün altında, aşağıya yönlendirilmişler. Maksimum sesleri ortalama bir düzeyde, özellikle yüksek frekanslarda distorsiyon değil de sanki bir titreşim oluşturduğundan cızırtı gelebiliyor. Detay ayrımı müzik dinlemek, video içerik tüketmek için yeterli, tok seslere hafiften değiniyor, özetle dizüstünün boyutunu da hesaba katarsak gün içerisinde Spotify’den müzik dinlemek için, YouTube’da bir şeyler izlemek için bana yettii. 3.5mm jack da Xiaomi Mi Pro HD kulakiçi ve Plantronics BackBeat 500 kulaküstü kulaklığımı potansiyellerince doyurdu.
2 hücreli 4670mAh Li-Po bataryası yaklaşık 2 saatte şarj oluyor ve Wi-Fi’a bağlı şekilde, %50 ekran ışığı ve klavye aydınlatması kapalı halde internette sörf yaptım, maillerimi takip ettim, bol bol yazı yazdım, hoparlörler %30’da çoğunlukla müzik dinledim, YouTube’da içerik tükettim. Böylesi bir kullanımla 6-6.30 saat civarı bir ekran süresi elde ettim ki günü tamamlamaya yakın bir süre bu, güç içerisinde, dışarıdayken priz neredeydi dedirtmez diye düşünüyorum. Kullanım süresini uzatmak için, kapalı ortamlarda %30 ekran ışığı da bana yeterli geldi, yani bu sürenin biraz daha üzerine çıkılabilir.
Çift anten kurulumlu, 802.11ac standardında, Intel AC7265’in Wi-Fi performansından beklediğinizi bulursunuz, çekim, menzil, stabilite, sorunsuz çalışıyor. MIMO destekli, MIMO destekli kaynaklarla daha hızlı, daha tepkisel aktarım da mümkün kılınmış.
Acer Swift 5. Yapısı, boyutu, hafifliği, çok beğendim, incelemelerde yanlış anlaşılma olmasın diye söylediğim bir şey değil ama geri vermek istemeyeceğim kadar beğendim. Dizüstü bilgisayarları daha çok bir performans makinesi olarak değil de internet için, mail takibi yapmak, metin yazmak için, dizi-film izlemek için değerlendiren biri olarak beni hayli cezbetti. Entegre, haylile arttırılamayan 8GB RAM beni biraz üzdü, dizüstüyü bu kadar inceltebilmek için RAM’ler entegre hale getirilebiliyor, o yüzden olmuşken 16GB olabilirdi, 8GB yetmiyor mu, yetiyor ama uzun soluklu bir cihaz olabileceğini düşünüyorum 16GB yakışırdı. Bu videonun çekildiği tarih itibarıyla deyip fiyat vermek isterdim ama dolar ve TL çok dalgalı, güncel fiyatına kendiniz bakın derim.
Rakipleriyle karşılaştırınca Swift 5, segmentinde dünyanın en hafif dizüstülerinden biri, buna kıyasla fiyatı yine incelik, taşınabilirlirlik odaklı dizüstülerle benzer seviyede. Kısacası, Swift 5, dizüstüsünü her yere, kolaylıkla, her gün götürmek isteyenler için gayet başarılı, tavsiye edebileceğim bir çözüm olmuş.
[odul= 9335]