Organ nakli en karmaşık ve zorlu tıp operasyonları arasında yer almakta belki de başı çekmektedir. Her yıl binlerce insanın hayatı, organlarını bağışlayan donörler sayesinde kurtuluyor. Ancak, nakil işlemleri karmaşık ve zorlu birtakım süreçler gerektiriyor.
Bu süreçlerin en başında bağışçının ve organların sağlıklı olması, olası hastalıkları bünyesinde barındırmaması ve nakledilecek kişinin sağlığını tehlikeye atacak koşullarda olmaması gerekiyor. Bağışçının ölümünden sonra tüm bu koşulları yerine getirip getirmediğini tespit edilmek için sıkı testler uygulanıyor. Avrupa’da yaşanan ve “sıra dışı vaka” olarak tanımlanan bir olayda tüm bu testleri aşan bir nakil olayı gerçekleşti.
2007 yılında 53 yaşında inmeden ölen bir bağışçının organları dört farklı hastaya nakledildi. Bu hastalardan biri farklı nedenden ölürken diğer 3 hastanın hepsi meme kanseri tümörüne bağlı olarak kansere yakalandı.
Bağışçının ölümünden sonra doktorlar gerekli testleri gerçekleştirerek bağışçının böbreklerini, akciğerlerini, karaciğerini ve kalbini dört farklı hastaya naklettiler. Kalp nakli yapılan hasta kısa bir süre sonra başka nedenden ötürü hayatını kaybetti. Ancak, akciğer nakli olan kişi 16 ay sonra rahatsızlandı ve yapılan testlerde lenf bezlerinde kanser hücrelerine rastlandı. Kanserli hücrelerin detaylı incelenmesiyle bunların aslında meme kanseri hücreleri olduğu ve DNA incelemesiyle donöre ait olduğu tespit edildi.
2011 yılında ise karaciğer nakli olan hatanın taramalarında kanser bulgularına rastlandı. Durum yine aynıydı. Karaciğerinde meme kanseri hücreleri bulunan hasta risklerinden ötürü başka bir nakli istemediğini belirterek radyoterapi aldı. İlk aşamada iyileşen kanser 2014 nüksederek hastanın ölümüne neden oldu.
Donörün sağ böbreğinin nakledildiği 32 yaşındaki hastanın böbreğinde de meme kanseri hücreleri tespit eden doktorlar acil bir ameliyatla hastanın böbreğini almışlar ve kemoterapiye başlamışlar. Başarıyla tedavi olan hasta 10 yıldır kansersiz bir şekilde yaşamını sürdürüyor.
Doktor Lewis Teperman yaşananların görülmesi zor ve on binde bir gerçekleşebilecek bir olay olduğunu belirtiyor. Organ naklinin oldukça güvenilir olduğunu, bağışçının aile geçmişi dahil birçok konuda kapsamlı testlere tabi tutulduğunu, her türlü standart görüntüleme ve tarama teknikleri kullanılarak gözden geçirildiğini, ancak buna rağmen kanserin gözden kaçabileceğini belirtiyor.
Hastada kanser hücrelerinin mikro metastaz yapmış olabileceğini belirten Doktor Teperman, bilgisayarlı tomografi aracılığıyla bunun tespit edilme ihtimalinin bulunduğunu, ancak bunun uygulanabilir olmadığını, her donöre tarama yapılmasının pratikte imkânsız olduğunu, ayrıca yanlış pozitif sonuçların halihazırda kıt olan bağışlanan organ sayısını da iyice azaltacağını ifade ediyor.
istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Bana çok korkutucu geliyor bunlar.