Otomobillerdeki batarya teknolojisi yeterli değil
Tabi ilk olarak otomobil dünyasında başlayan batarya dönüşümü havacılık sektörü için de hayli önemli. İlerleyen yıllarda mevcut prototiplerin yaygınlaşması halinde gök yüzünde onlarca hava aracı görebiliriz ve bu araçların karbon salınımı yapmaması, çevrenin korunması için şart. Buna karşılık hava araçlarında batarya kullanmak, otomobillerdeki batarya kullanımından biraz farklı zira aracın hem yer çekimine karşı koyması hem de ilerleyebilmesi inanılmaz miktarda enerji gerektiriyor. Buna ek olarak uçuş güvenliğinin sağlanması ve enerji tüketiminin nispeten azaltılması için bataryaların hafif olması gerekiyor.
Tesla'nın ve Chevrolet'nin elektrikli otomobillerinde kullandığı batarya teknolojisi elektrikli otomobilin 300-500 kilometrelik yolculuk yapabilmesi için yeterli ancak iki kişilik bir hava aracınının havalanması ve 100 kilometre boyunca uçabilmesi için yeterli değil. Elektrikli uçak fikri içinse durum çok daha vahim. Uçaklarda kullanılan jet yakıtı standart bir bataryadan yaklaşık 43 kat daha fazla enerji sağlıyor. Yani bataryaların hafif olmasının yanı sıra enerji yoğunluğunun da artırılması gerekiyor. Üstelik otomobillerdeki bataryalardan çok daha fazla performans gösterecekleri için uzun ömürlü olmaları da havacılık endüstrisinin geleceği için oldukça önemli.
Bu sorunlara dikkat çeken havacılık uzmanı Richard Aboulafia, tamamen bataryadan güç alan kişisel hava aracı(ya da uçakların) yerine hibrit modellerin başarı şansını daha yüksek buluyor. Havacılık endüstrisi üzerinde çalışmalar yapan araştırma şirketi Teal Group'un başkan yardımcısı olan Aboulafia'ya göre bataryalara ek olarak gaz türbini ya da içten yanmalı motorun da yer aldığı hibrit modeller çok daha gerçekçi bir hedef ancak yine de bu araçların yaygınlaşması için 2030 yılını beklememiz gerekecek.
2030 yılı öngörülüyor
Richard Aboulafia'nın tahmini yakın gelecekte çok sayıda kişisel hava aracı görmeyeceğimiz yönünde ancak havacılık uzmanının bu tahmini değiştirmesine neden olabilecek girişimler de yok değil. Güneş enejisinden güç alan ilk uçak olan Solar Impulse, bu önemli girişimlerden biri. 2015 yılında Dünya turuna başlayan Solar Impulse 2 modeli, 2300 kilogramlık ciddi bir ağırlığa sahip olmasına karşılık gövdesinde yer alan 17 bin güneş hücresiyle tüm enerjisini güneşten almıştı. İhtiyaç fazlası enerjiyi depolayan araç dört adet elektrikli motoru güneş enerjisiyle beslemiş ve 2016 yılında Dünya turunu tamamlayarak bir ilke imza atmıştı.
Deneysel bir uçak olan Solar Impulse 2'nin bu başarısı dikkat çekici ancak bu uçak insanların yolculuk etmesi için tasarlanmamıştı. Sadece bir kişinin sığabileceği kabin basınçsız ve ısıtılmamış bir ortam olarak insan taşımacılığına imkan vermiyordu. Solar Impulse 2 gibi başarılı bir diğer hava aracı ise en hızlı elektrikli hava araçlarından biri olan Long ESA. Tek bir yolcu taşıyabilen Long ESA 2012 yılında gerçekleştirdiği uçuşta saatte 320 kilometre hızında uçmayı başarmıştı.
Görünen o ki batarya endişelerine karşılık işe yarar çözümler de geliştiriliyor ancak bu çözümler şu an için mevcut havacılık endüstrisinin birkaç adım gerisinde. Bir Boeing 787'in saatte 940 kilometre hızla uçtuğunu ve 242 yolcu taşıyabildiğini düşünürsek mevcut elekrikli uçak anlayışının taşımacılık için yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Yine de tek kişilik veya iki kişilik düşük menzilli kişisel hava araçlarıyla şehir içi uçuşların gerçekleştirilmesi çok daha mümkün görünüyor.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Bana çok korkutucu geliyor bunlar.