İnsanoğlu yaşam süresinin uzunluğunu, çeşitli dokuların içindeki kök hücrelerin sürekli olarak yaşlanmış hücreleri, yeni hücrelerle değiştirmesine borçlu. Son yıllarda genetik hastalıklara sahip kişilerin kök hücreleri alınıp hücrelerin içindeki genomlar değiştirilerek hastaya geri nakletmek suretiyle yapılan çalışmalar sayesinde bu genetik hastalıklar başarıyla tedavi edilebiliyor lakin bu işlemler bazı komplikasyonları da beraberinde getirebiliyor..
Harvard Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi kök hücrelerin genlerini, hücreler hala vücut içindeyken düzenlemeyi başardı.
Standart uygulamalarda yapılan hücre genetiği değiştirme işlemi; hücrelerin üretildiği kültürde ölmesi, kök hücre nakledilen kişinin immün sisteminin yeni hücreleri reddetmesi gibi birçok potansiyel riski de beraberinde getiriyor.
Araştırmanın baş yazarı Amy Wagers kök hücreler vücuttan çıkarıldığında hücrelerin beslendiği dokudan da ayrıldığını ve bir tür şoka maruz kaldığını söyledi. Ayrıca hücreleri izole etme işlemi ile transplantasyon işleminin hücreleri strese maruz bıraktığını sözlerine ekledi. Ekip yeni yöntem ile hücreleri strese maruz bırakmadan ve hücrelerin düzenleyici etkilerini koruyarak genetik değişiklik yapabiliyor.
Gen mekanizmaları adeno ilişkili viral vektörler ile taşınıyor
Araştırma ekibi önceki çalışmalardan da yararlanarak gen düzenleme mekanizmalarını adeno-associated viruses (AAVs) adı verilen adeno ilişkili viral vektörlere nakletti. Viral vektörler genetik olarak değiştirdikleri için herhangi bir hastalığa sebebiyet vermeden hücrelerin içine invaze olabilen virüsler olarak tanımlanmakta. Virüsler ilgili hücrelere taşıdıkları genetik materyali aktarıyorlar. Bu sayede istenilen değişiklik yapılmış oluyor.
Yapılan fare deneylerinde CRISPR gen düzenleme sistemi viral vektörler ile çeşitli cilt, kan ve kas; kök ve progenitör hücrelerine nakledildi. Ekip mekanizmayı denetlemek için kök hücrelerin içine kırmızı floresan ışıkta parlayan çeşitli ''muhbir'' genleri de nakletti. Yapılan çalışmalar sonucucunda yeni yöntemin başarıyla sonuçlandığı gözlemlendi.
Araştırmacılar iskelet kaslarındaki kök hücrelerin %60'ının, cilt progenitör hücrelerinin %27'sinin, kemik iliğindeki kök hücrelerin ise %38'inin kırmızı floresan altında parladığını gözlemledi.
Ekip, yeni buluşun genetik hastalıklar ile doku rejenerasyon bozukluklarına bağlı kas distrofisi gibi hastalıklar için yeni tedavilere kapı aralayacağını düşünüyor.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,
istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Bana çok korkutucu geliyor bunlar.