40 yılı aşkın bir süredir uyuyan Filipinler’deki Taal yanardağı geçtiğimiz hafta sonu faaliyete geçerek 10 bin metre yüksekliğe ulaşan kül püskürtmeye başlamıştı. Taal’den halen daha yayılmaya devam eden lav ve kül ise yanardağın bulunduğu bölgeyi karanlığa bürümüş durumda.
Oldukça tehlikeli olan yanardağın 100 kilometre çevresinde yaklaşık 24 milyondan fazla insan yaşıyor ve bu insanlardan bir milyona yakını ise daha büyük bir patlama olasılığına karşın tahliye edilme ihtimaliyle yüz yüze kalacakmış gibi duruyor. Tüm bu talihsizliklerin yanında kamuoyunun Taal’a karşı özel bir ilgisi daha oluşmuş durumda. O da patlama sırasında ortaya çıkan ve bazen büyüleyici görüntülerin oluşmasına neden olan volkanik yıldırımlar.
Korkutucu olduğu kadar görsellik anlamında inanılmaz anlara tanıklık etmemizi sağlayan bu şimşekler nasıl oluşuyor? Bu sorunun cevabını İzlanda ve Japonya gibi yerlerde bu tür volkanik yıldırımları gözlemleyen ve Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’nda görev yapan bilim insanı Sonja Behnke vermiş.
Behnke’ye göre volkanik yıldırımların oluşması için iki aşamaya ihtiyaç var. Öncelikle patlama sonrası havaya saçılan erimiş kayaların yani magmanın volkanik küle dönüştüğünü bilmek gerek. Bir kule gibi yükselen bu kül bulutundaki milyarlarca parçacık ise birbirlerine hızla çarparak ve sürtünerek elektrik yüklü parçacıklar halini alıyor. Behnke bu olayı, bir çorabı halıya sürterek statik elektrik oluşturmaya benzetmiş.
Pacific Northwest Ulusal Laboratuvarı'nda fırtınaları araştıran atmosfer bilim insanı Adam Varble’a göre ise Taal yanardağında ortaya çıkan durum fırtına bulutlarında oluşan gök gürültüsü ve şimşekten farklı değil. Aradaki fark ise fırtına bulutlarında kül yerine buz parçacıklarının olması. Varble, oluşan bu şimşeklerin onlarca milyon ila milyarlarca volt arasında enerji ürettiğini ifade ediyor.
Su ve volkanik kül, daha çok şimşek üretmiş olabilir
Yüklü hale gelen kül parçacıklarının şimşek üretmesi için ihtiyaç duyduğu ikinci durum ise bunların kül bulutu içinde birbirlerinden ayrılmasına bağlı. Bu olay ise doğal olarak gerçekleşiyor zira kül parçacıklarının ağırlıkları birbirinden farklı ve hepsi farklı hızlarda düşmeye başlıyor. Parçacıklar tam da bu aşamada farklı bölgelerde (henüz nasıl gerçekleştiği bilinmiyor) negatif veya pozitif olarak yüklenmeye başlıyor. Zıt olarak yüklenmiş parçacıkların arasında kalan boşluk ise bir elektrik sahası haline geliyor ve şahit olduğumuz şimşekler ortaya çıkıyor.
Taal yanardağının başka bir özelliği daha var. Yanardağın tepesinde bir göl bulunuyor ve patlama bu gölün içinden geçmek zorunda kalmış. Oldukça yükseğe ulaşan kül bulutu içindeki su ise haliyle donarak buz parçacıklarına dönüşmüş. Behnke’ye göre Taal’da gözlemlenen inanılmaz ışık oyunlarının sırrı ise burada yatıyor. Bilim insanı bu konuda yaptığı açıklamada, “Görünüşe göre suyla iyi temas kuran yanardağlar çok daha çarpıcı şimşek görüntülerine neden oluyor.” değerlendirmesini yapmış.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz: