- Organ naklinde kök hücrelerin yeri
- Her hastada uygun değil
- CRISPR sahnede
- Son adım
- Virüslerden yardım alındı
- Sonuçlar verilen emeğe değdi
- Kalp rahatsızlıklarında kullanılabilir
- Yorumlar
Organ nakli bazen bir hayatın sonlanmasının ardından bir diğer hayatın sağlığına kavuşması demek olabiliyor. Buna karşın süreç her zaman yüz güldüren sonuçlarla noktalanmayabiliyor. California San Francisco Üniversitesi’nden araştırmacılar, doku naklinde yaşanan red olaylarına geliştirdikleri çözüm sayesinde çok sayıda yüzde bir tebessüme vesile olacağa benziyor.
Organ nakillerinde sıkça yaşanan olumsuzluklara baktığımızda listenin başında doku reddini görüyoruz. Diğer taraftan eğer her şey yolunda gitse bile organı misafir eden hastanın ömrü boyunca immünsüpresif kullanmak zorunda kalması ve bunun beraberinde getirdiği artan enfeksiyon ve kanser riski düşünüldüğünde operasyon aslında hem hekim hem de hasta açısından yıpratıcı bir tedavi şekli.
Organ naklinde kök hücrelerin yeri
Organ nakillerinde yaşanan bu doku reddini önlemek için bilim adamları uzunca bir süredir kök hücreler üzerinden ilerlemeye çalışıyorlardı sağlık haberlerinden bildiğiniz üzere. Şu ana kadarki çalışmalar daha çok deri ve yağ hücrelerinden elde edilen indüklenmiş pluripotent kök hücrelerin yeniden programlanıp tekrar hastaya nakledilmesi prensibine dayanıyor.Her hastada uygun değil
Buna karşın henüz anlaşılamayan bir sebepten ötürü bazı hastaların hücreleri yeniden dizayn edilmeye dirençli oluşu nedeniyle bu fikir teoride güzel işlese de pratikte olumsuzlukla sonlanabiliyor. Üstelik teknikte kalite kontrol ve yeniden üretilebilirlikte yaşanan güçlüklerin yanı sıra maliyete bağlı engeller bu fikir üzerinde şekillenen çalışmaların sürdürülebilirlikten uzak kalmasına neden olmakta.CRISPR sahnede
Yine aynı kök hücre fikrinden yola çıkan ancak evrensel bir kök hücre elde etmeyi amaçlayan California San Francisco Üniversitesi’ndeki araştırmacılar CRISPR tekniği sayesinde hali hazırdaki çalışmaların boğuştuğu sorunların üstesinden gelebilmiş.
Bilindiği üzere doku reddi konağın bağışıklık sisteminin nakledilen hücrelerin üzerindeki MHC moleküllerinin yabancı olduğunu algılayıp dokuya saldırmasıyla meydana geliyor. Bu nedenle CRISPR yöntemiyle eldeki kök hücrelerinin MHC reseptörlerinin çalışmasından sorumlu 2 genini silerek sorunu çözmeyi umut eden bilim adamları bu sefer de doğal katil hücreleri olarak da bilinen lenfosit hücreleri tarafından nakil hücrelerin parçalanmasına şahit olmuşlar.
Son adım
Engeli aşmak için üniversitenin mikrobiyoloji ve immünoloji bölümü başkanı Schrepfer’ın kapısını çalan uzmanlar CD47 reseptörünü hücrelerin yüzeyine ekleyerek lenfositlerin yeni dokuyu parçalamasının önüne geçebilmişler.
Ufak bir not olarak CD47 reseptörünün normal vücut hücrelerinde de bulunan ve hücrenin bağışıklık sistemi hücrelerine ‘’beni yeme sinyali’’ni gönderen bir reseptör olduğunu belirtelim.
Virüslerden yardım alındı
Peki CD47 sensörünü üretme yeteneği nakledilen hücrelere nasıl kazandırıldı derseniz, bunun için virüslerden yardım alan bilim adamları bir virüsün genomuna CD47’nin kodlarını eklemişler ve ardından dokunun nakledildiği fareye bu virüsü bulaştırmışlar ki böylelikle MHC geninin çıkarıldığı hücrelere CD47 reseptörü ürettirilmiş.Zaten virüslerin doğal hayatta da yaşam döngüleri bu şekildedir. Sadece DNA ve RNA’ya sahip bu organizmalar bulaştıkları canlıların hücrelerinin organellerini kullanarak kendi nükleik asitlerini sentezleyerek çoğalırlar.
Sonuçlar verilen emeğe değdi
Bu kadar gen mühendisliğinden sonra sıra artık yöntemin pratikteki başarısına geldi. 3 aşamalı genetik işlemden geçen fare kök hücreleri başka bir fareye aktarılmış ve konakta herhangi bir dışlama reaksiyonu gerçekleşmemiş.
Bunun üzerine tekniklerinin insan üzerindeki sonuçlarını görmek için aynı hücreleri bağışıklık sisteminin bazı komponentleri bizlerin sahip olduğu sistemdekilerle değiştirilen yani bir nevi insandaki ortamın taklit edildiği fareye transplante eden uzmanlar verdikleri emeğin yüz güldürücü sonucunu gözlemlemişler.
Kalp rahatsızlıklarında kullanılabilir
Geçtiğimiz haftalarda bir haberimizde de yer verdiğimiz üzere kalbimizdeki kas hücreleri öldüklerinde yerlerine yenisi konulamıyor, yalnızca boşalan yer skar dokusuyla dolduruluyor. Kalp kası hücreleri üzerinde bir deneme gerçekleştiren ekip yine elde ettikleri hücreleri farenin vücuduna nakletmiş.
Yeni evlerinde uzun süre canlı kalan hücrelerden buna ek olarak ilkel damar yapıları ve kalp kası dokusunun geliştiği görülmüş ki bu da işlevini yitiren kalpler için bir tamir seçeneği doğabileceği manasına geliyor.
Son olarak geliştirdikleri teknik sayesinde kök hücreyle elde edilecek dokuların maliyetinde kaydadeğer düşüş sağlanacağını ve bu sayede tedavinin daha çok hasta tarafından ulaşılabilir hale geleceğini belirten Dr. Deuse, ayrıca yeni yönemle elde edilen kök hücrelerin tekrar üretilebilirliğinine ek olarak sahip olduğu çok amaçlı yapısının da altını çizdi.
CRISPR tekniği kısa bir süre içerisinde elle tutulur örnekler vermeye başladı. İlerleyen günler bilim dünyası için heyecan verici gelişmelere gebe görünüyor.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Bana çok korkutucu geliyor bunlar.